Uzun yıllar İstanbul'da muhabirlik yaptıktan sonra gezi yazıları ve kurgusal metinler kaleme alan Sebastien de Courtois'nın İstanbul'da Bir Çay kitabı raflardaki yerini aldı. Daha önce "Lettres de Bosphore/Boğazdan Mektuplar" adlı kitabıyla, Comite France-Turquie tarafından, Türk-Fransız Edebiyat Ödülü'ne layık görülen Courtois bu kez "İstanbul'da Bir Çay" adını verdiği eseriyle okurlarının karşısına çıkıyor. Yazarın bir anlatıcı diliyle İstanbul'un tarihini, sokaklarını, insanlarını gözlemlediği kitap bir gezi kitabı gibi görünse de kurgusal birçok özelliği de beraberinde barındırıyor.
KENTİN IŞIĞINDA ŞİİRSEL BİR İSTANBUL YÜRÜYÜŞÜ
İlk kez 27 yaşındayken geldiği İstanbul'dan bir daha kopamayan Courtois okurlarını, âşık olduğu bu efsanevi kentte şiirsel bir gezintiye davet ediyor. Neredeyse hem kurgu hem gerçek bir anlatının sınırlarında gezen Courtois bir yabancının gözünden adeta bir Türkiye masalı aktarıyor. 10 bölümden oluşan ve kurgusuyla da dikkat çeken kitap bir senfoninin bölümlerini andırıyor. Doğu ile Batı'yı buluşturan ve kıtaları birbirine bağlayan; insanların, kültürlerin, medeniyetlerin kesişme noktası olan İstanbul'un etkileyiciliği bir yazarın kaleminde yeniden hayat buluyor. Kitap boyunca anlatıcının kendi kişisel tarihiyle kentin tarihi iç içe geçiyor ve ortaya bir solukta okunabilecek bir eser çıkıyor. Mehmet Emin Özcan tarafından Türkçe'ye çevrilen kitap yüzyıllar boyunca sokaklarında sayısız büyüleyici ve tutkulu hikâyenin olduğu kente okuru edebi bir yürüyüşe çıkarıyor. Yazar, kentin ışığında, ışığın zamanında yıkanan bin çeşit mekânı içine çekiyor, bu şehri eksiksiz bir hikâye anlatma sanatı ile soyut olmadan şiirsel bir şekilde anlatıyor. Fransız yazar kitap yazma fikrinin nasıl doğduğunu şöyle anlatıyor: "İstanbul'da 4 yıl yaşadıktan sonra, karşılıksız aşk nedeniyle şehri terk etmek ve başka bir yere yerleşmek istiyordum. Bu harika yılların özeti olacak bir kitabı arkamda bırakmak çok doğaldı. Kendimi Pierre Loti gibi görüyordum. Tereddüt etmeden Paris'te bir editöre bahsettim ve hemen çok ilgilendi. Bu kitap İstanbul'a ve sakinlerine adandı."
"TÜRKİYE'DE ÇAYDAN UZAK DURMAK ZOR"
Kitaptan bir alıntı: "Çay, günün ve gecenin her saatinde içilebilir. Organizma her şeye uyum sağlamaya muktedirdir hatta Trabzon'un yüksek kesimlerinde bahçelerini gördüğüm, Türklerin siyah çayına bile... Ben de içtim bu çaydan. Doğal olarak. Türkiye'de çaydan uzak durmak zor, boşlukları dolduran bir içecek bu; insanın kendine gelmeye çalıştığı kayıp anların içeceği, ayrıca dostluğun içeceği. Çay sohbeti açar, kalpleri doldurur. Küçük tabureler üstünde, bel hafifçe öne eğilmiş halde, sanki yaşama sevincini uluyan bir eski çağ ayini yapar gibi içilir."