MERVE YILMAZ ORUÇ / merve.oruc@aksam.com.tr
Çoğumuz onu sosyal medyadaki eğlenceli videolarıyla tanıdık. Oyuncu, girişimci, sosyal medya fenomeni ve iki çocuk annesi, Eylül Öztürk'ten söz ediyorum. Geçtiğimiz günlerde bize evinin kapılarını açan Öztürk ile hoş bir sohbet ettik. Tanınmasını sağlayan Vine videolarından tiyatroya uzanan oyunculuk hikâyesine; bir kadın girişimci olarak ticarete atılmasından anneliğine kadar birçok konuyu konuştuk. "Kendimi bir kalıbın içine sokmuyorum. Sette oyuncu, iş yerinde patron, evde anneyim." diyen oyuncu, kendini geliştirmek için özel bir üniversitede sahne sanatları okuyor.
TİYATROYU SAHNEDE ÖĞRENDİM
Vine videoları ile başlayıp tiyatro sahnelerine uzanan bir hikâyeniz var. Olaylar nasıl gelişti?
Ortaokul ve lise yıllarında amatör olarak tiyatro yaptım. Sonra 8 yıl boyunca kabin memuru olarak çalıştım. Bu sürecin son dört yılında özel jetlerde işime devam ettim. Dünyanın birçok noktasına gittim. Buralarda videolar çekmeye başladım. Önce insanlar beni özel jeti olan zengin bir kız, gezip videolar çekiyor sandı. Uçuk kaçık videolar çektiğim de oldu. O zamanlar toydum tabii. O dönemde Twitter fenomenleri ve bir de ona bağlı Vine vardı. Ben de oraya koyuyordum videoları. Zamanla insanlar beni tanımaya başladı. Sonra bir reklam filmi teklifi geldi. Hem maddi anlamda iyi bir seçenekti hem de oyunculuk hep içimde kalmıştı ona bir basamak olabilirdi. Şansımı deneyeyim dedim. Kabin memurluğunu bırakıp bu dünya ile tanıştım. Reklamdan sonra tiyatro yaptım. Uzun bir süre kapalı gişe sahnelenen Yetersiz Bakiye oyununda yer aldım. Bir eğitimim yoktu. Oyunla ilgili teklif geldiğinde olabilir mi diye bir düşündüm. Ama çok istiyordum profesyonel bir sahnede olmayı. Sonra okuma provalarına başladık. Hakan Yılmaz başrollerden biriydi ve bana çok şey öğretti. İşi işte öğrendim. İlk oyunda nefesim kesiliyor gibiydi. Ama sahnede çok güzel öğretmenlerim vardı. 400'ün üzerinde oyun oynadık. Kendimi tiyatro sahnesinde mutlu hissettiğim kadar başka hiçbir yerde mutlu hissetmedim. Bambaşka bir şeydi. Sonra Tehlikeli İlişkiler tiyatro oyunu da oldu ama o iş yoğunluğundan çok devam edemedi.
Yakın zamanda sizi Mükemmel Eşleşme dizisinde gördük. Başka bir proje var mı?
Dizilerde yoğun bir set programı olduğu için tiyatro ile dizi aynı anda çok zor oluyor. Dizi setleri bambaşka bir dünya çok renkli. Gecesi gündüzü belli olmuyor. Bu anlamda yorucu ama ben seviyorum o tarafı da. Mükemmel Eşleşme plato çekimi olduğu için daha planlıydı. Birol Güven imzalı çok güzel bir aile dizisiydi. Ben de rolümü sevmiştim. Tadında bıraktık. Bundan sonra sanırım yine dizi ile devam ederim. Bu arada dijital yapımlar da olabilir.
İNSANLAR HAYATIMIN FARKLI EVRELERİNE TANIK OLDU
Oyunculukla ilgili üniversite okuyormuşsunuz. Neden?
Sahne sanatları bölümünde okuyorum. Oyunculukla ilgili eğitim alamadım bu zamana kadar. Geçen sene yazıldım hatta bölüm birincisi olmuştum. Pandemide derslere evden katılıyorduk. Şimdi yüz yüze ve katılmakta zorlanıyorum. Ama on yılda da sürse mutlaka bitireceğim. Çok sahne yapmış olabilirsin yetenekli de olabilirsin ama bunlar her zaman yeterli olmuyor. İşime sonsuz bir saygım var. O yüzden bu alanda öğrenecek çok şey olduğuna inanıyorum. Usta isimlerle aynı sahneyi paylaşıyorsun bazen onlarla aynı frekansı yakalamak gerekiyor. Bu anlamda çok doğru bir karar verdiğimi düşünüyorum.
Sosyal medyada ne zamandır aktifsiniz?
Vine kapandığından beri Instagram'da paylaşım yapıyorum. İlklerdenim bu anlamda. O zamanlar influencer falan yoktu. Sosyal medyada insanlar benim toy zamanlarıma, evliliğime, anne oluşuma tanık oldu. On yıldır bu dünya içindeyim ama kocaman bir hayat geçmiş benim için sosyal medyada. Bu on yıla çok şey sığdırdım. Kendime dönüp bakıyorum bugünkü Eylül ile önceki Eylül çok farklı. Bekarlık döneminde beni takip eden çılgın bir kitlem vardı. Evlendiğimde farklı bir kitle geldi. Çocuklarım dünyaya geldi anneler takip etmeye başladı. İş hayatına atıldık bu nedenle bizi takip edenler oldu.
ÇOCUKLARIM OLUNCA BAKIŞ AÇIM DEĞİŞTİ
Hayatınızın bu kadar gözler önünde olması korkutucu değil mi?
Seviyorum sosyal medyada olmayı. İçindeyken nasıl bir dünya çok anlamıyorsunuz. Dışarıdan bakınca ve olgunlaştıkça daha rahatsız edici bir boyuta ulaşıyor açıkçası. Eski sosyal medya kitlesi yok şu anda. Önceden bu kadar yaygın değildi. Şimdi çok fazla kişi var burada. O yüzden daha dikkatli olunmalı. Bütün hayatınız dediniz ya aslında günde 10,15 story atıyorum, bunlar da 15, 20 saniye. Ben her şeyimi paylaşmıyorum. Genelde pozitif içerikler. Kimi sosyal medya kullanıcıları hastanede bile paylaşım yapıyor. Daha kontrollü ilerliyorum. Tabii böyle olmaya zamanla başladım. Daha önce eminim benim de şuursuzca yaptığım paylaşımlarım olmuştur. Farkındalığım artıkça bunları düzene sokmaya çalışıyorum. Sosyal medya o kadar tehlikeli ki attığınız her adım, söylediğiniz her şey orada kalıyor. Eskiden böyle değildi. Magazin programları vardı. Orada konuşulanın çoğu unutulurdu. Şimdi her şey kayıtlı ve ben çocuklarıma güzel bir miras bırakmak istiyorum.
3 buçuk milyondan fazla takipçiniz var. Ve insanlar size güveniyor. Bu güveni nasıl kazandınız?
Çocuklar olduktan sonra farklı düşünmeye başladım. Ağzımdan çıkan her lafı belki çocuklar dinliyor diye daha dikkat ediyorum. Sosyal medya fenomeni öğretmen değil ya da insanlara örnek olmalı gibi bir zorunluluğu yok. Ama kendi çocuğunuz olduğunda empati yapıyor ve yaptığınız her şeye dikkat ediyorsunuz. Bir de ben iş birliklerimde şeffaf davranıyorum. Reklamları detaylı araştırıyorum. Önüme gelen her marka ile iş birliği yapmıyorum. Beğenmediğime beğenmedim dedim. Bir de şu konuda da açık oldum. Mesela insanlara önerdiğim her kremi kullanmadığımı söyledim. Sonuçta ben 30 tane marka tanıtıyorum bunların hepsini yüzümde denemem imkânsız. Ama başkaları böyle yapmadığı için sosyal medya güvensiz bir yer haline aldı.
YIPRANDIĞIM ZAMANLAR OLDU
Sosyal medyadan bunaldığınız olur mu?
Çok yıprandığım zamanlar oldu. Zor bir yer orası. Göz önünde olduğunuzda yaşadığınız her şeyi herkes bilir. Herkesin fikrini beyan ettiği bir yer. Bazen kendi kabuğuna çekilmek istiyorsun ama olmuyor. Bakıyorsun herkes seni konuşuyor. Ya da size biri bir şey söylediğinde sen de ona cevap vermek istiyorsun ama bu kez haklıyken haksız oluyorsun. Böyle yaşamak denetimli serbestlik gibi. Dışarıdan bakıldığında her şey güzel görünür ama kendi arkadaşlarım arasında şaka yaparken bile acaba ses kaydı mı aldı mı ya da ilerde bana karşı kullanırlar mı? diye düşünüyorum. Bir taraftan da bu benim işim. O yüzden bana zarar verecek insanlardan kendimi korumaya çalışıyorum. Çocuklarım olduktan sonra ödüm kopuyor. Yanlış bir şey yapacağım ya da insanlar benim söylediğim şeyleri yanlış bir noktaya çeker diye korkuyorum. Bu korkuyla yaşamaktan sıkıldım. Bununla ilgili terapi bile alıyorum.
TİCARETE MECBUREN ATILDIK
Girişimci bir tarafınız da var. Ne zaman atıldınız ticarete?
Ticaret biraz mecburiyetten oldu aslında. Eşim bir İtalyan restoranında işletmeciydi. Ben de tiyatro yapıyordum. Bir dönem bombalar patlamaya başlayınca İstiklal'de eşimin işleri durdu. Tiyatroya da ara verildi. Gelirimiz düşünce ne yapacağımızı bilmediğimiz bir dönemde eşimin memleketi Avşa'ya gittik. Orada deniz kenarında insanlara 5 liraya dövme yaptık. Geçinmeye çalışıyorduk. O dönem sadece ürün gönderiyorlardı onların tanıtımını yapıyordum bugünkü gibi maddi bir kazanç yoktu. Sonra evdeki eşyaları satıp sermayeye döndürelim dedik. Kenan'da acayip bir ticaret zekâsı vardı. Sattıklarımızdan sermaye yapınca toptan ayakkabı satan yerleri gittik. O dönem yüzümüze bakmayan insanlara bir bakmışız ortak olduk. Sonra işler büyümeye başladı. Tiyatrolar da açılmaya başladı. Ben o dönem Avrupa'nın en başarılı kadın oyuncusu seçildim. Almanya'dan ödülle döndüm. Bir elimde ödül ayakkabı almaya Gedikpaşa'ya gittiğimi biliyorum. Böyle bir dönem geçirdik. Kenan da ben de pozitif insanlarız. Çok çalıştık. Sonra protez tırnak yapan bir yer mi açsak diye düşündüm. İlk yerimizi açtık baktık ilgi çok, daha geniş bir yere taşıdık dükkânı. Zamanla daha da büyüdük, franchising vermeye başladık. Böyle olunca yetişmiş eleman sıkıntımız oldu. Biz de akademi kurduk. Güzellik uzmanı yetiştirmeye başladık. MEB onaylı meslek kursu bunlar. Yeni bir konsept kurduk. Türkiye'de öncülük eden kadınların adını işlem odalarına verdik. Kapıların yanında onların resimleri ve özgeçmişleri de yer alıyor. Mesela Afife Jale odamız var. Bunu yapmak istememin nedeni şuydu; yurt dışına açılmak istiyoruz. Ve bu konsepti de oraya götüreceğiz. Herkes Türk kadınlarının neler yaptığını görsün istedik. Herkese şube vermiyoruz. Denetlemek zor. Sağlam adımlarla ilerlemek istiyoruz. Gerçekten çok çalışıyoruz. Bize gelen nimetlerin fakındayız. İki çocuğumuz var, onlara güzel bir gelecek bırakmak istiyoruz. Hayatım hiç değişmedi. Belki oturduğum ev ya da bindiğim araba daha konforlu olabilir ama ben mutfak alışverişimi aynı yerden yapıyorum. Kıyafetlerimi indirimli alıyorum. Bir çantaya 6 bin, 7 bin dolar vermem. Holdinglerim olsa da vermem. Çünkü beni var eden şeyler bunlar değil.