GÜLCAN TEZCAN / gulcantezcann@gmail.com
Türk dizi sektörü 1980'lerin ikinci yarısında TRT'deki Yücel Çakmaklı yapımlarını saymazsak 'dindar', 'muhafazakar', 'mütedeyyin' karakterlere, onların hikayelerine uzun yıllar boyunca mesafeli durdu. Ülke ortalamasında karşılığı olan kültürel İslam'a dair herhangi bir iz göremedik en sıcak aile dizilerinde bile. Cami, namaz, ezan gibi görünür sembollerden geçtim sanki bu ülkede 'dindar' insanlar hiç yoktu, yaşamıyordu. Onların yaşam pratikleri, kavgaları, meseleleri, çelişkileri hâsılı hikâyeleri hiçbir biçimde görülmek istenmiyordu. Sadece sabah kuşağı kadın programlarında her türlü ahlaksızlığın öznesi olan başörtülü, pardesülü, geleneksel İslam'ı din diyerek kabullenmiş kadınlar ve adamlar hiç eksik olmadı.
Oysa değişen sosyoloji ortaya milyonlarca soru ve çatışma konusu çıkarmıştı. Dindar, muhafazakar, mütedeyyin kavramları ile belirgin ayrımlara da sahip olan kesimlerin bu değişim karşısındaki tutumları, tercihleri hatta savrulmaları çok farklı okumalara, hikayelere kapı aralayabilirdi. Bu yok saymayla ilgili çokça konuşuldu, yazılar yazıldı, tepki gösterildi. Dizi ve sinema sektörü eleştirilere kulak tıkadı. Özeleştiri yapan isimler mahalle baskısı ile karşılaştı, yandaşlıkla suçlandı. Zaman içinde yoğun bir biçimde Arap ülkelerine satılmasından dolayı ilgili, ilgisiz her dizinin sözgelimi Ramazan ayına denk gelen bölümlerine iftar sahneleri eklenmeye başlandı. Hikâye ve karakterlerle bağdaşmayan bu sahneler son derece sâkil dursa da yasak savma kabilinden iş görmeye başladı. Derken figürasyon olarak tek tük başörtülü bir polis, doktor, avukat vs. görmeye başladık. Bir zamanlar dizilerde figürasyonların bile başörtülü olmaması gerektiği neredeyse yazılı olmayan bir yasa iken bu söylediklerim devrim niteliğinde adımlardı.
Son birkaç yıldır ise ilginç bir şekilde ve birbiri ardına 'dindar' ana karakterlerin merkezinde olduğu dizi ve filmler ekranlara gelmeye başladı. Netflix'te yayınlanan Bir Başkadır özellikle seküler kesimin önyargılı, ötekileştiren diline yönelik özeleştirileri ile dikkat çekti. Başörtülü danışanı ile kurduğu ilişki yüzünden terapi gören 'Kemalist', 'Çağdaş' psikolog dindarların varlığından bile huzursuz olan kitlenin gerçekçi bir fotoğrafı olarak akıllara kazındı.
Ana karakteri başörtülü olan ilk dizilerden biri Atv'de ekrana gelen Diğer Yarım'dı. Biri başörtülü ve dindar, diğeri başı açık ve seküler birbirinden uzak büyümüş iki kız kardeşin bir araya gelme hikâyesinde bugün Kızılcık Şerbeti'nde rahatsız edici bulunan 'çatışma' konuları daha itidalli bir dille ele alınmıştı. Ancak bu birbirini tanıma, anlama ve karşıtlıklarla mücadele meselesi Diğer Yarım'da fon olarak kalıp dizinin aksı farklı damarlardan ilerlemeye başlayınca dizi tutmadı. Yaklaşık aynı dönemlerde çekilen Huzur Sokağı'nın dizi uyarlaması da filmin ve ona kaynaklık eden romanın ruhu ile bağ kurulamadığından başarısız bir deneme olarak uzun soluklu olamadı.
DEĞİŞMEZ KÖTÜ ADAM: HACI
Seçimler yaklaştıkça ekranlardaki 'dindar' görünümlü hikayelerde de artış yaşanır oldu. Taşralı muhafazakar bir ailenin miras yoluyla bir anda zenginleşerek sınıf atlaması ve bu zenginleşmenin yaşattığı erozyonu konu alan Baba dizisi 2022'nin Şubat ayında ekrana gelmeye başladı. Farklı karakter özelliklerine sahip fertlerden oluşan bu muhafazakâr geniş aileyi bir arada tutan baba, otoriter ve baskıcı bir dindar figür olarak karşımıza çıktı. Geleneksel dindarlığın yaşandığı ailede, babayla en güçlü çatışmayı yaşayan inançlı genç Kadir, zaman zaman nefsine yenilip günaha giren ama tevbe eden, itaat etmese de babasına en çok saygı duyan karakter olarak resmedildi. Kadir, din ticareti yaparak mahalleliye zulmeden Hacı'ya karşı hakkı ve adaleti savunan bir kahraman olarak öne çıkarken ailenin gizliden içki içip alem yapan hayırsız evladı Servet ise hatalarını anlayarak babasının istediği evlat olmayı başardı. Dizinin kötü adamı Hacı kendince bir cemaat kurup insanları inanç unsurunu elinde tutarak yönetip, kirli işlerine alet ederken başörtülü karısı ve kızı sorgusuz sualsiz onun zenginliğinden beslenen faydasız tipler olarak karşımıza çıktı. Hacı'nın gelini ise kayınpederinin karanlık işlerinin açığa çıkarılması için Kadir'le işbirliği yaparken, bir süre sonra kendi de bir dönüşüm yaşayıp hayatını Hacı'nın istismar çemberinden kurtardı. Yarım yamalak kapalı başındaki şalını çıkarıp atması da özgürlüğe kavuşmasını sembolize etti ki bu sahneler de bize çok tanıdık geldi.
KIZILCIK ŞERBETİ'NİN SUÇU NE?
Kudüs'te yaşayan hasidik Yahudi bir ailenin hikâyesini konu alan Shtisel'den uyarlanan Ömer, babası İstanbul'da bir camide imamlık yapan genç müezzin Ömer'in aşk hikâyesi etrafında şekilleniyor. Orijinal diziyi izleyenler Türk dizi sektörünün hiçbir konuyu eli yüzü düzgün işleyemeyeceğini net bir şekilde görebiliyor zaten. Meselesini bu kadar sulandıran
Ömer dizisinde de Kızılcık Şerbeti'nde çatışmalar daha çok yaşam tarzı ve kadınların varlığı, eğitimi, çalışması üzerinden ilerliyor. Rating için gereken bütün malzemeyi başarıyla sağan senaristler, belli ki yıllardır döne döne yazmaktan usandıkları mafya, ağa, konak, holding, gençlik dizilerinden öylesine sıkılmışlar ki buldukları bu yeni malzemeyi de bütün tuşlara basarak tüketmeye kararlılar. Psikolojik temelli ve 'gerçek bir hikâyeden alınmıştır' etiketli dizi furyasını dindarlık-sekülerlik çatışması düzlemine çeken yeni akım toplumun her kesiminden beklenen ilgiyi görüyor. Hemen her zeminde, ortamda tartışma konusu oluyor. Bu anlamda dizilerin amacına ulaştığını ve arzu edilen izlenmeye ulaştığını söyleyebiliriz. Tepki gösterenlerin çoğu sinema ve dizilerdeki dindar temsillerinin 'melek' gibi ve arınmış karakterler olması beklentisi ile bu itirazlarını yükseltiyor. Oysa toplumsal olarak ciddi bir ahlaki çöküş yaşanıyor ve dindarlar da bundan nasibini alıyor. Kimse sütten çıkmış ak kaşık değil. Dolayısıyla yüzümüze tutulan aynadan rahatsız olmak yerine ciddi bir muhasebe yapmakta fayda var. Son söz olarak Kızılcık Şerbeti dizisine kadına şiddet sahneleri üzerinden 5 hafta yayın durdurma cezası verilmesini hiç de samimi bulmuyorum. Zira kadına şiddet, aile içi şiddet ve akran zorbalığının her türlüsü 'dizi' ya da 'gündüz kuşağı' formatında sabah akşam üzerimize boca edilirken hiçbir yayına bu kadar ağır bir ceza verilmemişti. En tepki çeken yapımlardan Fatmagül'ün Suçu Ne dizisine bile uyarı vermekle yetinen, daha yakın zamanlarda ekrana gelen Çukur, Sen Anlat Karadeniz gibi şiddetin pornografisini yapan dizilere idari para cezası vermekten öte gidemeyen RTÜK'ün bu diziye hem para cezası hem de yayın durdurma cezası vermesi Kızılcık Şerbeti'nin suçu ne sorusunu sorduruyor.
Özellikle sosyal medya üzerinden dindar kadınlara parmak sallayan ve sınır çizen ancak dindar erkeklerin eksik ve hatalarını yok sayan kimi çevreler ilk kez dindar erkeklerin zaaflarını kadına bakış açıları ile ilgili yanlışlarının bir dizi yoluyla da olsa yüksek sesle söylenmesinden rahatsız oldular belli ki. Elbette dizide sinir uçlarına dokunan fazlaca sahne var. Seküler 'savaşçı' Kıvılcım'ın her fırsatta 'yaşam tarzı' mevzilerini korumaya dönük tepkileri ona aşık olan ılımlı İslamcı, cool iş adamı Ömer'in itidalli açıklamaları her kesimi hoşnut etme çabasının ürünü değilse nedir?
Kızılcık Şerbeti oyuncularının iddiasına göre yapım, birbirinden çok farklı gibi görünen kesimlerin aile ilişkileri söz konusu olduğunda nasıl benzer ve 'muhafazakar' tepkiler verdiğini göstermeyi amaçlıyor. Psikoloji temalı dizi furyası başlarken de Gülseren Budayıcıoğlu, psikolojik sorunlar yaşayan ancak psikoloğa gidemeyen kesimlere fayda sağlamayı amaçladığını söylemişti. Gelinen noktada bu dizilerin toplumu bin beter hasta edici ortadayken 'din' temalı dizilerin bizi nereye götüreceğini düşünmek bile istemiyorum.