GÜLCAN TEZCAN / gulcantezcann@gmail.com
Kadınlar sosyal ve toplumsal hayatta eskisinden çok daha yoğun biçimde yer alıyor. Büyük şehirlerde ve Anadolu'da da kadın eğitim almak, çalışmak, üretmek ya da sosyalleşmek için ev dışında çok daha uzun zaman geçiriyor. Hâl böyle olunca dindar kadınların camileri kullanma ihtiyacı da artıyor. Camilerin fiziksel özellikleri ise çoğunlukla kadın cemaatin beklentilerini karşılamaktan çok uzak. Selatin camilerde görece daha geniş ve düzenli kadın mahfilleri olsa da genellikle hanımlar kısmı ya çok küçük, ya temizlik malzemeleri ve hasırların saklandığı bir alan olarak kullanılıyor. Bazı camilerde hanımlar kısmı küçük olmak bir yana yapının tamamen dışında, caminin ana mekânından izole bir alan olarak bile düzenlenebiliyor. Kadınların cami kullanımı konusunda toplumsal farkındalık oluşturmak, sorunları gidermek ve mevcut şartları iyileştirmek adına Camiler Hepimizin projesini hayata geçiren ve bu kapsamda bir çalıştay düzenleyen KADEM, genel anlamda camilerin erişilebilir olması ve bir yaşam alanına dönüştürülmesi ile ilgili de bir dizi öneriyi gündeme getirdi. Çalıştay'a ilahiyat, sosyoloji, sanat tarihi, mimarlık gibi çeşitli disiplinlerden akademisyenler, alanında uzman isimler ve sivil toplum temsilcileri katıldı. Özellikle kadınların camilerde yaşadığı fiziksel sorunlar, fırsat eşitliğini ihlal eden uygulamalar, kadınları ve çocukları camiden uzaklaştıran zihinsel kodlar başta olmak üzere pek çok sorun ve bunlara ilişkin çözüm önerilerinin masaya yatırıldığı çalıştayda konuya dair önemli çıktılar elde edildi. Sosyal medyada KADEM'in bu anlamlı ve değerli çabasını karalamaya çalışan niyet okuyucular olsa da gündelik hayat içinde camilerde daha insani şartlarda namazını kılmak ve vakit geçirmek isteyenler bu meselenin akademik bir zeminde ve çözüm odaklı olarak ele alınmasını memnuniyetle karşıladı.
KADIN, CAMİNİN ASLİ UNSURU OLARAK GÖRÜLMÜYOR
Camiler Hepimizin projesi ve Çalıştay'da ele alınan konular üzerine konuştuğumuz KADEM Basın Medya ve İletişim Kurulu Başkanı Semanur Sönmez Yaman, bu meselenin çözümü için daha önce de farklı kurum ve kuruluşlar tarafından pek çok çalışma yapıldığını, çeşitli haberlerle gündemde tutulmaya çalışıldığını söylüyor. Yaman, "Bir dönem Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Beyaz Bayraklı Camiler diye bir proje hayata geçirilmiş. Kadınların rahatlıkla girip abdest alabileceği, namaz kılabilecekleri camiler belirlenmiş, uygun şartları taşıyan canilere beyaz bayrak verilmiş. Yine Diyanet İşleri Başkanlığının 4 sene önce yaptığı ve çevre bakanı ile kamuoyuna basın açıklamasıyla tanıttığı cami planlama ve tasarımı klavuzu bulunuyor. Bu kılavuzun 48. sayfasında, camilerde kadınlara yönelik düzenlemeler maddeler halinde detaylı bir şekilde yer alıyor. Bu klavuz, DİB tarafından bütün il ve ilçe müftülüklerine de gönderilmiş.
Buna benzer iyi niyetle yapılmış çok uygulama var ama sonuca erişememiş çünkü denetim mekanizması sınırlı. Bir cami düzenleniyor ama ondan sonrasında bu düzen korunuyor mu? diye denetlenememiş. 2010 yılıydı sanıyorum, bir gazeteci arkadaşımız Ümmühan Atak cami tuvaletleri ve alanlarının temizlenmesi konusundan bir kampanya başlatmıştı. Ona da destek olmuştum ama o da yarım kaldı maalesef" diyor.
"Hemen her camide kadınlara ayrılmış küçücük de olsa bir bölüm bulunuyor. Bu bölümlere erişmek ya da abdest almak kadınlar için sıkıntılı olabiliyor. Camilerin yüzde ellisinde durum çok kötü değil. Kadınlara yer ayrılmış, abdest alacak mekânlar var ama o ayrılan yer nerede o önemli. Üst katta merdivenli bir alana bebeği olan, bebek arabası olan bir kadın çıkamıyor, mahalle camilerindeki kadın cemaat çoğunlukla ileri yaşta. Vakit namazımı camide kılayım, Kur'an'ımı orada okuyayım diyen teyzeler. Onların da ortopedik sorunları var dizleri ağrıyor vs. Merdiven kullanımı kadınlar için işi çok zorlaştırıyor." şeklinde konuşan Yaman, sorunun kaynağını şu sözlerle özetliyor: "Kadın cemaatin asli unsurlarından biri olarak görülmediği için kadınlara yönelik bir düzenleme yapma ihtiyacı hissedilmiyor. Caminin mimari olarak tasarlanmasından tutun da mefruşatına kadar kadınların alanları hep sonradan eklemlenerek oluşturuluyor. Asıl sıkıntı da bundan kaynaklanıyor. Türkiye'de 100 bin civarında cami var. Neredeyse hiçbirinin cami yapma ve yaşatma derneklerinde kadın üye yok. Kadın üye olmadığı için erkekler kullanmadığı bir alanda ne gibi sıkıntılar yaşandığını doğal olarak bilmiyor."
CAMİLER YAŞAM ALANINA DÖNÜŞMELİ
Kadınlara layık görülen mekânların durumu ise Çalıştay öncesinde Camiler Hepimizin projesi kapsamında örneklendirilmiş. İstanbul, Eskişehir, Diyarbakır, Antalya ve Manisa'da bulunan 17 camide ölçek uygulaması gerçekleştirilmiş. Camilerin fiziksel şartları, erişilebilirlik ve etkinlik alanlarındaki durumlarının tespitine yönelik değerlendirmeler yapılmış.
Hem kendi tecrübeleri hem de yaptıkları saha çalışmasında elde ettikleri veriler doğrultusunda ortaya çıkan tabloyu şöyle tarif ediyor Yaman, "Erkekler caminin ana mekânındalar. Orası süpürüldükten sonra süpürgeyi gözden ırak bir yere koymak istiyorlar. Orası da perdenin arkasındaki kadınlar mahfili. Oraya koyarken bunu kötü niyetle yapmıyorlar. Ama bu sırada bir başkasının ibadet yerinde ona alan bırakmadıklarını düşünemiyorlar. Önemli olan bu farkındalığı sağlamak. Oradaki erkek bilmeli ki kadınlar mahfiline Cuma gün dışarı serilecek hasırları ya da temizlik malzemelerini yığarsan o kadın oraya girdiğinde huzurla, huşuyla namaz kılamaz. Camiye giderken insan manevi bir atmosferde ibadetini yapmak istiyor. Ama namaz kıldığımız alanın görüntüsü bu hissiyata imkân vermiyor."
Kadınların camilere erişimi ile ilgili fiziksel eksiklikler dışında bir de zihinsel bariyerler var. Bu yaklaşımın gelenekten kaynaklandığının altını çizen Semanur Sönmez Yaman, "Kadınların camilerdeki varlığından rahatsızlık duyuluyormuş gibi bir ortam var. Bunun her yerde yaşandığını söyleyemeyiz ama geleneğin de etkisiyle kadınları camiden soyutlamışız. Aslında Hz. Peygamber döneminde kadınlar rahatlıkla camiye girip çıkıyorlar, ibadetlerini kendilerine ait alanda erkeklerin arka tarafında yapıyorlar. Namaz dışındaki sohbetlere, derslere katılabilmişler rahatlıkla. Bir konuda fikirleri olduğunda rahatlıkla beyan edebilmişler. Hiçbir şekilde böyle bir izolasyon sözkonusu değil ama zamanla geleneğin ve farklı kültürlerin de etkisiyle sadece Türkiye'de değil dünyanın bir çok ülkesinde kadınların camiye girmesi ile ilgili birtakım kısıtlamalar meydana gelmiş, bölümlere ayrılmış." hatırlatmasında bulunuyor.
"Kadınları değil bir kişiyi bile camiden uzaklaştırmaya hakkımız yok. Kaldı ki camiler Allah'ın evi. Cami kapısına gelmiş hiç kimseye sen giremezsin diyemeyiz aksine onun camiye girişini, ibadetlerini kolaylaştıracak önlemler almamız gerekir." diyen Yaman, çalıştayda kadınların camideki temsiliyeti, kadınların cami kullanımına ilişkin fiziki şartlar ve estetik düzenlemeler ile yaşayan camiler için etkinlikler ve faaliyetler temasının ele alındığını anlatıyor. Her caminin özellikleri göz önünde bulundurularak düzenlemeler yapılması gerektiğini söyleyen Yaman, "KADEM bu konuyla ilgili durum tespiti yaparak konuşulsun, çözüm bulunsun istiyor. Çalıştayımızda STK temsilcileri, imamlar, akademisyenler vardı. Katılımcılarımız yarı yarıya erkekti. Çünkü bu kadın sorunu değil, toplumsal bir sorun. Toplumsal sorun olduğuna göre hep birlikte çözüm bulmamız gerekiyor." şeklinde konuşuyor.
"CAMİLER HEPİMİZİN" ÇALIŞTAY SONUÇ RAPORUNDA HANGİ MADDELER YER ALDI?
*Kadınların camilerde yaşadığı sorunlar dini değil, sosyolojik temellidir. Bu sorunların çözümü için de zihinsel bir dönüşüm gerekmektedir. Cami görevlilerinden başlayarak toplumun tümüne yayılan eğitim ve farkındalık faaliyetlerine ihtiyaç vardır.
*Camilerin kadınlara ayrılan bölümlerdeki temizlik ve güvenlik sorunu yaygın olarak gözlemlenmiş, camilerin bu anlamda daha sıkı denetlenmesi, kurumlar arası iş birliğinin yapılması önerilmiştir.
*Kadınların sosyal ihtiyaçlarını karşılayabilmesi, çocuklarıyla vakit geçirebilmesi için, cami içlerinde uygun bölümlerin tahsis edilmesi önemlidir. Camilerin yapım sürecinde kadınların hem ekonomik hem de fiilen yer alması, söz sahibi olması gerekmektedir.
*Camiler sadece namaz kılmak için kullanılan mekânlar olmaktan çıkarılmalı; dinlenmek, sohbet etmek, eğitim almak gibi ihtiyaçların da giderildiği "yaşayan mekân" statüsü kazanmalıdır. Camilerin gençler ve çocuklar için yaşam alanı ve cazibe merkezi olabilmesi için projeler geliştirilmelidir.