GÜLCAN TEZCAN / gulcantezcann@gmail.com
Suriye'de savaş bitmiş değil. Ancak Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırda oluşturduğu güvenli bölgede hayat yeniden inşa ediliyor. Geçen yaz Türkiye Diyanet Vakfı'nın insani yardım ve eğitim faaliyetlerini izlemek için bulunduğum Azez'e bu kez Yunus Emre Enstitüsü Müdürü Fikret Çıtak'ın davetlisi olarak gittim. Özellikle gençler, kadınlar ve çocukların üzerinden savaşın izlerini silmek, hayata tutunmalarını sağlamak, geleceğe dair ümitlerini yeşertmeyi misyon edinen Azez'deki Yunus Emre Enstitüsü Prof. Dr. Bekir Karlığa ve Prof. Dr. Ejder Okumuş'un Ortak Geçmiş, Ortak Gelecek Konferansı ile de Türkiye ve Suriye'nin sahip olduğu İslam medeniyeti mirasına dikkat çekti.
Yunus Emre Enstitüsü; kültürel etkileşimi bilimsel zeminde de gerçekleştirebilmek, bölge ile Türkiye arasında sağlam akademik köprülerin kurulmasını sağlamak, farklı dallarda çalışma yapan akademisyenlerin ve araştırmacıların dikkatlerini alanları çerçevesinde bölgeye çekebilmek maksadıyla farklı başlıklarda konferanslara imza atıyor. 25 Mart'ta Halab Alyoum TV tarafından Türkçe, Arapça canlı yayınlanan "Ortak Geçmiş, Ortak Gelecek Konferansı'nın konuşmacıları Prof. Dr. Bekir Karlığa ve Prof. Dr. Ejder Okumuş oldu.
Konferansta; medeniyet kavramının anlam dünyasının ifadesi, İslam medeniyetinin esasları, medeniyet çerçevesinde Müslümanların mevcut durumu, ortak medeniyet mirası ve İslam dünyası gibi konular ele alındı.
Konferansta Suriye'nin bulunduğu coğrafyanın medeniyet üreten topraklar olduğuna vurgu yapan Prof. Bekir Karlığa, "Yetmişini aşmış biri olarak Azez'e gelmek beni derin düşüncelere sevk etti. Bereketin karşılığını bulduğu bu topraklar şüphesiz bu günleri hak etmiyor. Savaş medeniyeti kesintiye uğratan, onu mahveden bir olgu. Medeniyetin kurulduğu topraklarda verilen mücadele karşılıksız kalmayacak. Mare, buraya çok yakın. Milattan 5000 yıl önce bölgedeki ilk yerleşim yeri olarak karşımıza Mare çıkıyor. Dolayısıyla bu topraklar tarih boyunca medeniyet üretmiştir. Bir toplumu var eden maddi ve manevi varlıkların bütünü medeniyet olarak karşımıza çıkıyor. Bilimi, sanatı, düşüncesi, kendini ifade etme biçimi gibi birçok kavramı karşılayan ve onları kucaklayan geniş bir kavramdır medeniyet." şeklinde konuştu.
Prof. Karlığa, Prof. Ejder Okumuş'un "Ortak geçmiş ve ortak gelecek derken kastedilen nedir?" sorusuna ise "Mezopotamya kültürlerin katman katman iç içe girdiği, dinlerin birbirini selamladığı ilginç bir coğrafyadır. İslam'a gelene kadar birlikte yaşama kültürü bir şekilde var olmuş ama İslam'ın tevhid anlayışı İslam'ın dışındaki toplumları da kucaklamış. Osmanlı sonrası bu topraklarda hâkim olan İslam dışı unsurlar ortak geçmişi yok ettiler. Türkiye-Suriye ilişkilerini sekteye uğratan Fransızlar olmuştur. Böyle bakıldığında bugünlerdeki ayrılığımızı daha iyi anlamak mümkün olacaktır." diye cevap verdi.
SURİYELİ SANATÇILARI YUNUS EMRE'DE BULUŞTURUYORUZ
Fikret Çıtak / AZEZ YUNUS EMRE ENSTİTÜSÜ MÜDÜRÜ
Azez Yunus Emre Türk Kültür Merkezi 17 Eylül 2020'de açıldı. Yaklaşık 20 aydır bu bölgelerde hizmet vermeye çalışıyoruz. Yalnızca Azez'de değil Suriye'nin birçok bölgesinde Tel Abyad'dan Resulayn'a, Cerablus'tan, Afrin'e kadar üniversitelerde, özel kurumlarda 21 noktada 33 okutmanımızla eğitim veriyoruz. Türk dilini öğrenmek için enstitümüze gelen kursiyer sayısı 2 bini buldu. Pilot okullarla beraber bu rakam 10 bine çıkıyor. Yaptığımız diğer çalışmalarla da Türk kültürünü, tarihini, sanatını buradaki kardeşlerimizle buluşturmaya çalışıyoruz. Zaten bu arkadaşlarımızla yabancı değiliz. 500 yıldır bu topraklarda, daha geriye gidersek bin yıldır aynı coğrafyada bu insanlarla bir ve beraberiz. Dolayısıyla kültürümüz, sanatımız iç içe geçmiş durumda. Birbirimize yabancı olmak bir yana kendimizi evimizde hissediyoruz. Kültür ve Sanat Koordinatörlüğümüzün düzenlediği resim, mozaik, hat, tezhip, tiyatro ve müzik derslerimiz var. Kendimize Suriye'deki sanatçıları Yunus Emre çatısı altında toplamak gibi bir görev biçtik. Tüm insanlığın merhamet, adalet dediğimiz kadim medeniyet kodları üzerine yeniden inşa edilmesine katkı sunmaları için bu sanatçıları bir araya getirdik. Şu anda bizim tespit ettiğimiz 300'e yakın sanatçı var. Onlardan 100'ün üzerindeki arkadaşımız bizimle bağlantılı. Her sanat disiplini için ayrı bir birlik ya da dernek kurduk. O birliklerin başında da Yunus Emre Enstitüsü'nün hocaları yer alıyor.
YUNUS EMRE'NİN NEFESİ DİRİLİŞE VESİLE OLUYOR
Yunus Emre'nin nefesinin üflendiği her yerin yeniden dirilişe ve umuda gebe olacağına inanıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti devletinin elinden tuttuğu her şeyin dirilişe gebe olduğuna inanıyoruz.
Hat ve resim sergisi düzenlerken Halep'ten, Şam'dan bazı ressam arkadaşlar eserlerini buraya göndermek istediler ancak kimlikleri anlaşılırsa sıkıntıya düşeceklerinden endişe ettikleri için eser veremediler. Çin'de yaşayan bir Suriyeli hattat da sergi yapacağımızı duyduğunda 'Keşke orada olsaydım' diyerek bizi tebrik etti. Bunlar bize hem burukluk yaşatan ama bir yandan da motive eden şeyler. Biz Azez'de kültür merkezimizi açıp çalışmaya başlarken Afrin ve El Bab'dakiler sitem ettiler biz daha büyük şehirleriz, daha geniş binalarımız var neden burada açmıyorsunuz diye. Böyle de bir ilgi ve karşılık görüyoruz. Buradaki kardeşlerimiz Yunus Emre Enstitüsü'ne aşkla, şevkle geliyorlar.
2022 yılı kültür-sanat planı doğrultusunda "SINIR-SIZ" temasını belirledik. Dilde, kültürde, sanatta sınırları ortadan kaldıran, ortak geleceğe sanatın dilini konuşarak yürümeyi esas alan bir anlayış benimsedik.
Senin Hikâyen Suriye ve Senin Hayalin Suriye konferans dizileriyle de Özgür Suriye'yi kuracak gençlere gelecek perspektifi sunmaya çalışıyoruz. Aralık 2022'ye kadar her ay düzenlenecek olan konferansların konuşma metinleri yıl sonunda Türkçe, Arapça ve İngilizce olarak kitaplaştırılacak.