Yazarlar

Vedat Bilgin

Vedat Bilgin

vedat.bilgin@aksam.com.tr

Paris’i kim, neden yakıyor?

Vedat Bilgin tüm yazıları

Macron’un çıkıp neredeyse bütün talepleri fazlasıyla karşılayacağını söylemesine rağmen, ‘Sarı Yeleklilerin’ durmayan eylemleri işin mahiyetinin farklı olduğunu görmeye yetmez mi?  Buna rağmen hâlâ işin içinde yabancı parmağı arayanlar, akaryakıt fiyatları ya da başka bir gerekçe ileri sürerek sözüm ona meseleyi açıklayanların sayısında henüz bir azalma olmamıştır. 

Ortada bir siyasal meseleden önce toplumsal bir mesele olduğunu anlamak için komplocu düşünceden kurtulup, sosyal bir mesele nasıl anlaşılır diye bakmak gerekir. Bu sebeple başta Paris olmak üzere Fransa’da yayılan, oradan bütün Avrupa’ya yönelme eğilimi gösteren bu olayları başka bir açıdan ele almak gerekmektedir. 

SANAYİ ÖTESİNİN KRİZİ 

Meselenin birkaç boyutu bulunmaktadır. Birinci boyutu Batı toplumlarının post- endüstriyel aşamada yaşadıklarıyla ilgilidir. Bu aşamadaki Avrupa toplumları aynı zamanda ‘refah toplumu’ denilen bir toplumsal yapıya sahiptirler. Batı’nın yirminci yüzyılın sonunda karşılaştığı en önemli sorun refah toplumu aşamasında karşılaştığı ‘küreselleşme dalgası’ olmuştu. Burada mesele, post endüstriyel toplumsal aşamayı, küresel sürecin dinamiklerine göre şekillendirmeyi başarıp başaramamasıyla ilgiliydi. Batı’nın bu dalgaya iki türlü cevap verme ihtimali vardı; ilki, ‘neo-liberal siyaseti’, diğeri ‘korumacı politikaları’ kapsayan cevaptı. 

Avrupa, AB çerçevesinde ilkini tercih etti ve uygulamaya koyduktan sonra, bunda başarılı olamadığını 2008’de başlayan krizle anlamakla kalmadı ‘refah toplumunun’ ürettiği kurumsal yapıların tasfiye edilmesiyle, ortaya çıkan toplumsal sorunları çözme kabiliyetini de kaybettiği de ortaya çıktı. 

Neo-liberal politikaların tasfiye ettiği ‘sosyal Avrupa kurumlarını’ ikame edici mekanizmalar geliştirilemediği için toplumsal sorunların hızla büyüdüğü görüldü. Gelir dağılımının bozulması, sosyal güvenlik sisteminde kriz, işsizlik oranlarında artışla birlikte işsizlerin sosyal yapısının değişmesi, sanayi işçiliğinin azalması ve istihdam yapısında ortaya çıkan değişim, prekeryanın gelişimi yeni bir çalışma ilişkileri düzeninden mahrum çalışanların durumu, toplumsal güven kaybıyla birleşince sorun alanı hızlı bir şekilde genişlemeye başlamıştır. 

BATI NEREYE? 

Bu sürecin ortaya çıkardığı toplumsal eğilimlere bakıldığında, sınıf yapılarını çözülmesi, Avrupa toplumunun örgütlü gruplarının zayıflaması, devlet ve sermaye karşısında dayanışma üreten kurumsal dayanaklardan mahrum kalanların artması dikkat çekecektir. 

Sosyal çözülme sürecinin meydana getirdiği toplumsallık kaybı, kolektif bilinç parçalanması gibi olaylar kaçınılmaz olarak yabancı düşmanlığı, ırkçılık, başka dinlere inanlara tahammülsüzlük başta olmak üzere, demokratik değerlere karşıt bir davranış biçimine yol açtı ve yeni arayışların ortaya çıkması için elverişli bir ortam meydana getirdi. 

Hâlâ parlamentosunun kapısının üzerinde ‘Özgürlük, Kardeşlik, Eşitlik’ yazan Fransa başta olmak üzere Batı toplumları bu değerlerden uzaklaşıyorsa, Batı demokrasileri bu değerleri toplumun bütün katlarına taşıyacak enerjiyi kaybetmiş demektir. Böyle bir toplum sağlıklı toplum değildir.

Vedat Bilgin Diğer Yazıları