Yazarlar

Vedat Bilgin tüm yazıları

AK Parti ve MHP arasında seçim ittifakının ayrıntıları açıklandıktan sonra dahi, tartışmaların devam etmesi sizce ilginç midir?  Bu ‘ittifakı tartışanların’ meseleyi anlamaktan uzak olmalarının sebeplerini bazı ön yargılarda, hatta bazı saplantılarda bulabileceğimizi, bunlardan kalkarak bu durumu anlamakta zorluk yaşadıklarını söyleyebiliriz. 

İşin ‘seçim’ tarafı önemlidir fakat ortaya çıkan ittifakın ‘siyasi boyutu’ olduğu anlaşılamadan meselenin kavranamayacağını söylemek gerekir. Önce ‘siyasi mesele’ nedir bunu anlamak gerekir. Bir ülkede bir toplumda siyasi mesele denince akla gelmesi gereken bazı hususların altının çizilmesi lazımdır. Öncelikle ‘devlet-toplum’ arasındaki ilişkilerin mahiyeti önemlidir fakat ülkenin bağımsızlığını temsil eden ‘devletin’ karşı karşıya bulunduğu durum analiz edilmeden, anlaşılmadan meselenin açıkça görülmesi imkânsızdır. 

DEVLET VE HALK 

“Eğer ülkenin bağımsızlığının ifadesi olan ‘devlet’ tehdit altındaysa, tehlikedeyse, devlet ve toplum arasındaki ilişkileri düzenlemeye dönük siyaset yapma biçimleri (ki siyasi ideolojiler ve partilerin fonksiyonlarından biri de budur) bunu görmezden gelemezler. Bu sebeple AK Parti ve MHP arasında oluşan ittifak meselesini, Türkiye’nin bağımsızlığına karşı ortaya çıkan saldırıları değerlendirmeden ele almak doğru değildir. Bu nedenle 15 Temmuz’da devlete yönelik darbe yaparak, onu içeriden ele geçirme girişimi, aslında bir siyasi tavır olarak bu ittifakın temellerini hazırlamış, iki partinin sosyal zemininden ortak bir ‘siyaset anlayışının’ yükselmesine sebep olmuştur. Bu fiili durumun yol açtığı ortak tavrın ‘derinde yatan’ esaslarının olduğunu görmek gerekir ki bunların bu toplumun tarihsel mirasında bulunduğunu, toplumsal hafızasında yattığını tahmin etmek zor değildir.” 

İki partinin dayandığı toplumsal temellerin örtüştüğü geniş bir mutabakat zemini olan muhafazakârlık ve milliyetçilik düşüncesinin çoğu kere nerede ayrışıp nerede buluştuğunu tespit etmek kolay değildir. Tarihsel imparatorluk geleneğine sahip bir kültürel miras içerisinde meselenin bu tarzda şekillenmesinde şaşılacak bir şey de bulunmamaktadır fakat bu ittifak meselesi gündeme geldikten sonra söz konusu olan bazı tartışmalar bir ‘yanlışın’ da ortaya çıkmasına vesile olmuştur diyebiliriz. 

MİLLİ TAVIR NEDİR? 

Kendilerini ‘İslamcı’ diye niteleyen bazı çevrelerde, milliyetçilik meselesini ‘kavmiyetçilik’ olarak algılayan bir zihniyet biçiminin gösterdiği tepkilerin, aslında milleti tarihsel bir kategori olarak görme problemiyle karşı karşıya olduklarından daha önce söz etmiştim; burada milleti etnik kimliğe indirgeyen ırkçı tutuma benzer bir ‘tarihsizlik’ sorununun ön plana çıktığından bahsedebiliriz. Oysa millet, kim yok saysa da tarihsel bir zatiyet olarak imparatorluk bünyesi içinde oluşan, şekillenen bir kültürel varlık olarak inşa olan bir yapıdır. Dilimizdeki kavramsal anlam kaymalarıyla, değişikleriyle ilgili de olsa gerektir ‘ümmet’ kavramıyla ‘milletin’ birbirine karıştırılması çok rastlanan bir durumdur.

“Meseleyi anlaşılır kılmak için ümmeti, nerede olursa olsun, nerede yaşarsa yaşasın inanç ekseninde herkesi kapsayan bir kavram olarak tanımlamak mümkünken; milleti aynı tarihi birikime sahip,  aynı siyasi topluluk içinde, aynı ülkede yaşayan, ortak vatanı paylaşan bir kültür topluluğu olarak görmek sorunu daha açık hale getirebilir. Bu durumu anlamak için Mehmet Akif; Sait Halim Paşa, Ziya Gökalp’tan Necip Fazıl, Nurettin Topçu ve Erol Güngör beylere uzanan düşünce halkalarını birlikte değerlendirmek daha faydalı olacaktır. Kısaca ittifaka, tesadüfen oluşan bir durum değil, bir düşünce ve bir anlam dünyasının konjonktüre verdiği cevap olarak bakmak daha doğru olacaktır.” 

Vedat Bilgin Diğer Yazıları