Yazarlar

Vedat Bilgin

Vedat Bilgin

vedat.bilgin@aksam.com.tr

Mahalli seçimler dış politikayla ilgili olabilir mi?

Vedat Bilgin tüm yazıları

Mahalli İdareler Seçimleri’nin dış politikayla ilgisinin olmaması beklenir fakat 31 Mart Seçimleri tamamen farklı bir şekilde cereyan etmiştir. Bir defa bütün uluslararası çevreler bu seçimlerin sonuçlarını olağanüstü bir ilgiyle, beklentiyle takip etmişlerdir. 

Seçim sürecinde dış basınının tavrı, ABD başta olmak üzere Batılı ülkelerin karar merkezlerinde yer alanlardan farklı siyasi parti ve kuruluşlara kadar hepsinden gelen, Türkiye ile özellikle de Cumhurbaşkanı Erdoğan’la ilgili doğrudan ya da dolaylı açıklamalarının çoğu, seçimleri etkilemek veya seçimlerle ilgili beklentilerini dışa vuran açıklama, yorum, değerlendirmeler şeklindedir.  

Bu tavrın, seçim sonrasında değişmediği gibi daha saldırgan, daha öfkeli Türkiye karşıtı bir dille başka söyleyişle Başkan Erdoğan düşmanlığı şeklinde devam ettiği görülmektedir. Bir mahalli seçimin dünyanın siyasal merkezlerinde bu kadar öne çıkması, ilgi görmesi tesadüf olabilir mi? 

BATI’NIN İLGİSİ 

Bu durumun tesadüfle açıklanması elbette mümkün değildir, Batılı merkezler tamamen farklı hesaplar peşindedirler. Bunu anlamak için dışarıda yazılıp çizilenlere, yapılan açıklamalar bakılabileceği gibi ‘içerideki lobinin’ seslendirdiği beklentilere de bakılabilir fakat her şeyden önce tespit edilmesi gereken husus, Batılı çevrelerin bu seçimi mahalli bir seçim olarak görmeyip doğrudan doğruya AK Parti’nin kaybetmesi üzerine hesap yaptıkları bir seçim olarak gördükleridir.  Onlar seçimi, Türk dış siyasetini kendi çıkarları doğrultusunda bir değişime zorlama, bir başka söyleyişle yeniden Batı vesayetinde bir dış politikaya dönme imkânı olarak ele almaktadırlar. 

Bunun için bu seçimde Başkan Erdoğan’ın ana siyasi tema olarak ‘beka’ vurgusundan rahatsızdırlar çünkü aslında beka demek bağımsızlıkçı politikanın Türkiye’nin geleceğini tayin etmesi demektir ki bunun anlamı açıktır: Batı’ya bağımlılık ilişkilerinin tasfiye edilmesinin halk tarafından onaylanmasıdır. İşin ilginç yanı seçim tam da korktukları gibi neticelenmiş, halkın tercihleri %53 gibi bir oranla bu siyasetin devamından yana tercih yapmıştır. 

İÇERİDEKİ LOBİ 

Peki, bu durumda susup oturmayacaklarına göre ne yapacaklardır? Önce başta İstanbul olmak üzere bazı şehirlerdeki yeniden sayım tartışmaları üzerinden bilindik karalayıcı/suçlayıcı açıklamalar yapılacaktır. 

Sonra, içerideki lobi elemanları üzerinden telkinler ve tehditler gelmeye devam edecektir. Mesela ‘ABD ile ilişkileri düzeltmek için S-400 meselesinin çözülmesi lazımdır yoksa ilişkiler kırılma noktasına gidebilir’ denilecek ve ‘ambargo’ tehdidi yapılacaktır. Arkasından ‘PKK/PYD’ye silah yardımı yapan, Fırat’ın doğusu uyarısı yapan ABD siyasetiyle uzlaşma’ tavsiyesinde bulunularak aksi halde ‘ortaya çıkacak vahim durum’ tehdidi yapılacaktır. Bilhassa ‘Akdeniz’de doğal kaynaklar üzerinde Türkiye’nin Batı ve bölge ülkeleriyle ihtilafa düşmeden süreci yönetmesi’ tavsiyesinin Batı vesayetine geri dönüşü istemek, anlamına geldiğini söylemeye gerek var mı?  

Efendiler, neden anlamıyorsunuz o defter kapandı! 

Vedat Bilgin Diğer Yazıları