Yazarlar

Vedat Bilgin

Vedat Bilgin

vedat.bilgin@aksam.com.tr

Kemalist iktidar talebi nedir?

Vedat Bilgin tüm yazıları

Türkiye’nin demokratikleşme meselesi her şeyden önce politik meşruiyet anlayışının içselleştirilmesi konusudur. Son zamanlarda, demokratik yolla halkın oylarıyla iktidara gelmiş meşru yönetimin, emekli asker, siyasetçi, akademisyen ya da gazeteci kimlikleri olan, Kemalist/cuntacı bir anlayışı temsil ettikleri açık olan bazı kimseler tarafından ‘sizi cezalandıracağız’ türünden tehdit edilmesi, bazı muhalefet partilerinin bu söyleme destek veren bir dili kullanması, iki meseleyi gündeme taşımaktadır. 

“Bunlardan ilki, hâlâ Kemalist bir cuntanın ordu içinde vücut bulup bulamadığı, bir başka ifadeyle darbe tehdidinin dayandığı bir yapının mevcudiyetiyle ilgilidir. Diğeri ise, Kemalist ideoloji üzerinden bir iktidar talebini yansıtan bu anti-demokratik anlayışın siyaset ve medya dünyası başta olmak üzere, demokratikleşme için verilmiş bunca mücadeleye rağmen, çeşitli mecralarda hâlâ varlık göstermesidir.” 

GAZİ VE KEMALİZM 

Demokratikleşme meselesinin kolay bir süreç olmadığı bilinmektedir; her şeyden önce meselenin insanların idrak tarzlarıyla, algı biçimleriyle kısaca zihniyet dünyalarıyla ilgili bir yönü bulunmaktadır. Türkiye’nin demokratikleşme sürecinin, siyasal/tarihsel yapıdaki bürokratik tahakküm geleneğinin ağırlığı altında, bunun halka rağmen bir iktidar alanı oluşturmuş bulunan bürokrasi, militer gruplar, resmi aydınlar diye bilinen bazı zümrelere sunduğu egemen konumun imtiyazları karşısında sürdürüldüğü düşünülürse işin zorluğu daha iyi anlaşılabilir. 

“Bu yaklaşıma sahip olanların, siyaseten millete karşı oldukları ve ideolojik bakımdan Batıcı oldukları için Batılı çevrelerle ‘gönüllü işbirlikçi’ olduklarını tahmin etmek zor değildir. Bunlar arasında bilhassa NATO çizgisinde yabancı servislerle iç içe olunduğunu gösteren, 27 Mayıs’tan 12 Mart’a oradan 12 Eylül ve 28 Şubat’a uzanan birçok örnek olay vardır. Kemalist cuntaların uzun ömürlü olmasının arkasındaki ilişkiler buralarda aranmalıdır.” 

‘Kemalist’ nitelemesinin Milli Mücadele’nin lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün adının sembolik olarak kullanılmasının sağladığı avantaj ve itibarın istismarına dayandığını ve militarist bir anlayışı bünyesinde taşıdığını ayrıca belirtmek gerekir mi? Bütün mücadelesini milli meşruiyet anlayışına dayandırmış olan Gazi Paşa’nın bu cuntacı, millet hâkimiyeti fikrine düşman tutumdan farklı bir siyasal çizgiyi temsil ettiğini söylemek gerekir. 

NEYİN DARBESİ? 

Netice itibarıyla bugün ‘Kemalist bir söylem’ adına dolaşan, anti-demokrat iktidar taleplerinin, tek parti yönetiminden sonra konjonktürün imkânlarıyla içine girilen demokratikleşme sürecine karşı ortaya çıkan, 27 Mayıs’tan günümüze uzanan bir anti-demokratik bir zihniyeti yansıttığını tespit etmek zor değildir. 

“Çeşitli komplo anlatılarıyla, yabancı servislerin kullanımında olan ‘FETÖ veya Kemalist’ unsurların ‘yeni bir askeri darbe girişimlerine hazırlandığını’ söyleyenler, mevcut yönetime ‘gününü göstereceğini’ ümit ederek bekleyenler, şunu iyi bilmelidirler ki bugün millette, her cuntayı her darbe girişimini susturacak bir siyasal bilinç oluşmuştur. 15 Temmuz’da ortaya çıkan bu irade, demokrasi ve vatanseverlik anlayışında bütünleşmiş bulunmaktadır; bu tarihsel olay demokratikleşme sürecinde dönülmez bir aşamaya geçildiğinin ifadesidir.”

Vedat Bilgin Diğer Yazıları