Yazarlar

Vedat Bilgin

Vedat Bilgin

vedat.bilgin@aksam.com.tr

Irkçılık tedavi edilebilir bir hastalık mıdır?

Vedat Bilgin tüm yazıları

Son yıllarda Suriyeliler meselesi zaman zaman yükselen bir biçimde kamusal alanlarda çatışma problemi ya da siyasi mesele haline getirilmek istenmektedir. Bunun meydana getirebileceği nefret, başka insanlara karşı duyulan tepkisel tavırlar ve onların şiddete dönüşmesi gibi insanlık dışı davranışlar kadar, bunu bir duygu olarak taşımak, düşünce planında ifade etmek dahi nasıl bir marazi ruh halidir, bunu ele almak gerekir. 

Irkçılık bir hastalıktır fakat sıradan bir rahatsızlık değil, Batı uygarlığının yükseliş döneminde ortaya çıkan bir hastalıktır. Bunun arkasında Batı’nın kendisine biçtiği ‘uygarlaştırıcı misyonun’ önemli bir payı vardır; Batı’nın ‘aşağı ırklar’ diye tanımladığı Batı kültürüne yani kendisine yabancı ve uzak kültürleri yok etme projesi, kendisine bağımlı kılma mücadelesi yeni değildir. Bununla beraber meselenin ‘ırk’ ekseninde somutlaşması Batı’nın sömürgecilik çağında medeniyetini dünyanın başka alanlarına taşıma sürecinde şekillenmiştir. Antropolojinin buradaki rolünü ise tartışmıyorum. 

ÖTEKİ KİM? 

İşin tuhafı bu anlayışın Batı dışı toplumlarda farklı kültür alanlarında da yankı yapmış olmasıdır; Batı sömürgeciliğinin icat ettiği bu hastalığın bir anlamda yaygınlaşmasına yol açan bir durum söz konusudur. Dolayısıyla meselenin siyasi boyutundan önce sömürgecilik, batılılaşma Batı emperyalizmine yol açma gibi meseleleri üzerinde durmak gerekmektedir. Söylenenlere hemen itiraz edeceklerin ‘bu meseleyi de hemen Batı’ya nasıl bağladınız’ diyeceklerini tahmin etmek zor olmadığı gibi ‘ırkçılığın her kültürde görülebilecek bir olay olduğunu’ söyleyenler olabileceği gibi, ırkçılığı bir hastalık olarak görmeyenler de olabilir. 

Önce meseleyi doğru belirlemek gerekir. Her kültürde görülebilecek olan öteki, yabancı olana karşı mesafeli tavır, tanımlanamamış olan topluluklarla çatışma da dâhil farklı ilişki tarzları ile ‘ırkçılığı’ birbirine karıştırmamak gerektiği gibi bunlarla, tamamen başka kültürleri başka halkları ‘medeni olmayan’ dolayısıyla medenileştirilmesi gereken ‘medeniyet öncesi yaratıklar’ olarak gören Batı arasında fark niteliksel olduğunu görmek gerekir. 

ZOOLOJİ Mİ SOSYOLOJİ Mİ? 

Bizim klasik düşünce geleneğimizde ırkçılık yoktur; farklı olana karşı tavır ise tamamen başka tarihsel kültürel etkileşim biçimleri yaratmıştır. Bunun en güzel ifadesini ‘insanları ırk olarak gören anlayış geçerli olsaydı bize sosyoloji değil zooloji lazım veya yeterli olurdu’ diyen yaklaşımda bulamak mümkündür. Evet, ırk tasnifleri, davranışın ırksal olduğu bir alan vardır ve adı üzerinde bu âlem hayvanlara aittir ve zoolojinin konusudur. 

Türkiye’de şimdilerde Suriyeliler üzerinden gösterilen tepkilerin, onları bu ülkeden kovmak isteyenlerin, ‘göndereceğiz’ diyenlerin tamamına yakını, bunu medyada dile getiren kendisini solcu, sosyalist hatta milliyetçi gibi sıfatların arkasına saklayarak ifade edenlerin hepsi bu ırkçılık hastalığının bulaştığı kimselerdir. Her türlü hastalığın tedavisinin mümkün olduğunu düşünen biri olarak, bu hastalıktan kurtulmanın ilk adımının da insan sevgisinden geçtiğine inanıyorum.  

Vedat Bilgin Diğer Yazıları