Yazarlar

Vedat Bilgin

Vedat Bilgin

vedat.bilgin@aksam.com.tr

12 Eylül'de ne olmuştu?

Vedat Bilgin tüm yazıları

Her darbenin bir dış talebi yansıttığını, daha açıkçası ABD veya NATO karargâhı tarafından Türkiye’ye yönelik bir beklentiyi gerçekleştirmekle alakalı olduğunu dünürüm. Bu iddianın, darbelerin toplumsal şartlardan, siyasal ortamdan ya da ekonomik olaylardan bağımsız olarak meydana geldiğini ifade etmekten çok,  bu olayların hiç birinin tek başına darbecileri harekete geçirmeye yetmeyeceğini vurguladığını hatırlatmak isterim. 

27 Mayıs’ta öyledir, 12 Mart’ta, 28 Şubat’ta, 15 Temmuz’da öyledir; aralarında tek fark hepsi yani darbe ve müdahalelerin tamamı gerçekleştirildiği halde, 15 Temmuz darbesi millet tarafından mağlup edilmiştir. Dahası her bir darbenin sonucu muhtemel bir darbe ya da müdahalenin sebebi durumundadır. 

Burada soru şudur: Dünya sisteminin patronu olan ABD üstelikte müttefik ülke konumunda olan, bütün Soğuk Savaş boyunca NATO bünyesinde Sovyetlere karşı birlikte mücadele etmiş bulunan bir ülkeye Türkiye’ye karşı neden darbe yaptırmış olsun, neden askeri müdahalelere gitmek zorunda kalsın; zaten siyasetçilere istediklerini yaptırmaya gücü yetmez miydi? 

Bu sorunun cevabı demokrasinin içinde yatmaktadır, Türkiye 1950’lerden itibaren demokratikleşme sürecinde ilerleyen bir ülke olmasaydı, NATO karargâhında sisteme bağlılığını ortaya koyan cuntacı askerler gibi siyasetçiler de ABD başkanlığına bile değil CIA veya dış işleri bakanına bağımlı hale getirilip, her istenileni yapabilecek tıynette adamlardan seçilebilirdi fakat demokrasinin D’sinin bile işlediği bir siyasal düzende halkın oylarıyla seçilmiş adamlar olan siyasetçiler birincisi halka hesap verecekleri için ikincisi kendi itibarları için ülkelerinin çıkarlarını zorunlu olarak gözetmek mecburiyetindedirler. Unutmayalım diktatörlerin halka hesap vermeye de, itibara da ihtiyaçları yoktur; bir başka ifadeyle diktatörlerin, itibarsız ve onursuzluklarının sebebi budur.  

Vedat Bilgin Diğer Yazıları