Yazarlar

Ufuk Ulutaş

Ufuk Ulutaş

Uluslararası sistem sancısı 

Geçtiğimiz 10 sene alışık olduğumuz uluslararası sistem, kurumları ve aktörler açısından oldukça zor geçti. Soğuk Savaş sonrasında belirmeye başlayan uluslararası sistem, Afganistan ve Irak savaşlarıyla tekrar muğlaklaşmaya başladı. Arap Baharı denilen süreçte ise özellikle de Suriye’deki iç savaşla birlikte kendimizi yoğun bir şekilde uluslararası sistem tartışmaları yaparken bulur hale geldik. 

Sisteme dair daha önce alıştığımız birçok kavramın eridiği, anlamsızlaştığı ve sorgulandığı bir dönemdeyiz. ABD’nin hegemonyasının erimeye başlaması aslında bizzat ABD Başkanı tarafından kabul edilen bir olguya dönüştü. Suriye’nin en büyük çıkarımlarından birisi, ABD’nin tek ve en güçlü şekillendirici olarak uluslararası meselelerdeki konumunun aşındığıydı. Bir aradan sonra Rusya’nın etkili bir şekilde arenaya döndüğüne şahitlik ettik. Suriye bunun en belirgin safhasıydı. Fakat Rusya’nın geri dönüşünün Suriye’yle sınırlı kalmayacağı kısa sürede anlaşıldı. Etkileri ABD’den İngiltere’ye, Libya’dan Suriye’ye kadar uzanan bir meydan okuyucuyla ABD rekabet içerisine girdi. Orta ölçekli güçler, nüfuz artışı için etkin alanlar buldu.  

Uluslararası kurumlar bu dönüşümden en fazla nasibini alanlar arasındaydı. Ve yine Suriye uluslararası kurumların çıkmazını en net şekilde ortaya koydu. BM sistemini savunan neredeyse daimi üyeler dışında kimse kalmadı. Ruanda’dan Srebrenitsa’ya, Irak’tan Suriye’ye ve Myanmar’a kadar soykırımlar, iç savaşlar, etnik temizliklere karşı uluslararası kurumlar reaktif rol oynadı. Önleyemediği gibi cezalandırmada da etkisiz kaldı. Örneğin, Suriye’de Cenevre süreci, ilerleme kaydedemeyince tali süreçler merkeze doğru kaymaya başladı. Ya da Esed rejiminin katliamlarını durdurma hatta kimyasal silah kullanımını engelleme ve kullanım sebebiyle cezalandırma konusunda da görevini ifa edemedi. BM sistemi kilit durumda, iç reformu beklemekte. 

Aynı zamanda sistemin birçok yan kurumunun itibarının, kuruluş amacının, işlerliğinin aşındığı ortaya çıktı. Dünya Ticaret Örgütü, varoluş amacını tespit eden aktör-ler tarafından anlamsızlaştırılırken, UNESCO gibi bir yan kuruluş siyasi uyuşmazlıklar sebebiyle marjinalize edilmeye çalışıldı. 

Bu ahval ve şeraitte uluslararası sistemi yeni güç dengeleri, siyasi gerçeklikler, askeri yapılanmalar, hibrit tehditler çerçevesinde yeniden yorumlamak, yamamak ya da dizayn etmek farz oldu. Aksi takdirde dünya insanlığı bu işlevsizlikten dolayı mağdur olmaya devam edecek.

Ufuk Ulutaş Diğer Yazıları