Yazarlar

Türkiye’nin hava savunma sistemlerine olan ihtiyacı herkesin malumu. Bir süredir acil ve uzun vadeli ihtiyaçlarını karşılamak için iki yönlü bir strateji izliyor. Bir taraftan milli imkanları ve birikimi seferber edip, yerli teknolojinin gelişmesine yatırım yapıyor. Bu doğal olarak vakit alacak. Kapasitenin gelişmesi vakit alsa da milli imkanlarla ihtiyacın karşılanması hem Türkiye’ye hem de müttefiklerine yeni ufuklar açacak. Bunun gerçekleşmesi için Cumhuriyet tarihinin en büyük Ar-Ge yatırımları yapılıyor ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gözetiminde ilgili bakanlık ve kuruluşlar tam mesai çalışıyor. 

Diğer taraftan ise acil ihtiyacın karşılanması için dışarıdan satın alma yoluna gidiliyor. Herkesin malumu olduğu üzere bunun için önce NATO müttefikimiz Amerika’nın Patriot sistemlerine ilgi duyuldu. Amerika’dan bir türlü gelmeyen teklif dolayısıyla başka alternatif bulma çabasına girişildi. Avrupa, Çin derken Rusya’dan S-400 sisteminin alınması konusunda karar kılındı ve bu yönde girişimler yapıldı. 

Tüm süreçlerde Türkiye olabildiğince şeffaf bir yol izledi. Aşama aşama S-400 kararının neden alındığını üyesi olduğu ve tüm sorumluluklarının kamilen yerine getirdiği NATO müttefiklerine anlattı. Buna rağmen Türkiye’nin ihtiyaçlarının giderilmesini politize edip, Türkiye’ye karşı zamanında gösterilmeyen dayanışmayı yine Türkiye’ye karşı bir siyasi polemik konusuna dönüştürme gayreti devam ediyor. Türkiye S-400’lerin müstakil olarak kullanılacağını, NATO’nun kolektif sistemlerine halel getirmeyeceğini, bunu sağlamak için doğal olarak her türlü teknik işbirliğine açık olduğunu defaten söylemesine rağmen hâlâ S-400’ler F-35’lerin teslimiyle ilişkilendirilme ve bundan Türkiye’ye karşı yeni bir siyasi kampanya çıkarma çalışması devam ediyor. 

Bu şeffaf süreçten sonra Türkiye’nin S-400 sistemlerini satın almasını politize etmenin ancak iki tartışmalı rasyonalitesi olabilir. Ya Türkiye’nin hava savunma sistemine ihtiyaç duymadığı düşünülüyordur ki bu düşüncenin elle tutulur bir tarafı yoktur. Jeopolitiği Türkiye’ye maksimum derecede hazırlık içerisinde olmayı zorunlu kılıyor. Aksini düşünen jeopolitiğe giriş dersleri alarak işe başlayabilir. Ya da Türkiye’nin hava savunma ihtiyacının giderilmemesi gerektiği düşünülüyordur ki bu düşüncenin de saygı duyulacak bir tarafı yoktur. 

Her devlet gibi Türkiye de kendi egemen kararlarını alarak, vatandaşlarının ve topraklarının selameti için gereken tüm tedbirleri almakla vazifelidir. S-400 tartışmalarını bu zaviyenin ötesine taşımanın kimseye faydası yok. 

Ufuk Ulutaş Diğer Yazıları