Yazarlar

Ufuk Ulutaş

Ufuk Ulutaş

Mesut Özil olayı 

Ufuk Ulutaş tüm yazıları

Mesut Özil’in Alman milli takımını bıraktığını açıklaması uzun süre konuşulacak. Yaşı geçen veya sorunlar yaşayan çok sayıda futbolcu milli takımlardan ayrılmıştır. Mesut Özil’in ayrılmasını özel kılan ise ‘Kazanınca Alman, kaybedince göçmenim’ sözlerinin özetlediği ve Almanya’dan kolay kolay çıkmayacak ayrımcılık gerçeğinin faş edilmesidir. Mesut büyük katkıda bulunduğu Alman milli takımını Türk asıllı ve Müslüman olması sebebiyle karşı karşıya bırakıldığı ayrımcılığa bir tepki olarak bıraktı. Bu iddiaların doğrudan muhatabı olan Almanya Futbol Federasyonu ve Alman Hükümeti maalesef başlarını öteki tarafa çevirmekle yetindiler.   

Mesut Almanya’da yaşayan, çok sayıdaki Türk asıllı Alman vatandaşından birisi. Yine Alman liginde oynayan çok sayıdaki Türk asıllı ve göçmenden birisi. Mesut vakti zamanında oldukça zor bir tercihte bulundu ve Alman milli takımında oynamayı seçti. Bu tercihinin kendisi üzerinde oluşturduğu baskıyı ancak kendisi bilir. Teşbihte hata olmaz, Zidane’nin veya diğer Kuzey Afrikalıların Fransa milli takımında oynamasının oluşturduğu toplumsal baskıyı andırır cinstendir. Mesut’un bu tercihi yıllarca reklamının yapıldığı gibi entegrasyonun bir göstergesi olabilirdi; eğer ki bu tercihe rağmen ayrımcılığa tabi tutulmasaydı.  

Bu fedakarlığa rağmen Mesut’un maruz bırakıldığı baskıya dair tarihi referanslar vermeden edemeyiz. Zira yaşadığı baskılar, yine teşbihte hata olmaz, bir nevi Dreyfus olayıdır. Fransız Ordusu’nda muvazzaf, Yahudi asıllı olan Yüzbaşı Dreyfus’un uydurdma ‘vatana ihanet’ suçlamasıyla ömür boyu hapis cezasına çarptırılmasıyla başlayan olay, Yahudilerin entegrasyon-asimilasyon tartışmaları için bir kırılma noktası olmuştu. Ne yaparsanız yapın, işlerin kötü gittiği noktada ‘öteki’ kimliğinizin ön olana çıkacağının acı bir örneğidir. Mesut gibi gurbetçilerimiz arasında yaygın olan Türk milli takımını seçme yolundan gitmeyip yıllarca Alman milli takımının maestrosu olan birine layık görülen ırkçılık, Almanya’nın entegrasyon politikalarının başarısızlığının ve ayrımcılık sorununun bir kanıtı. Göçmen aileye sahip bir vatandaş bir  topluma daha ne katkıda bulunabilir ki katkısı takdir edilsin ve ayrımcılığa tabi tutulmasın?  

Mesut’un olayının bir de siyasi boyutu var ki yayımladığı oldukça etkili yazılmış mesajla Mesut, Almanya’da sorunun kendisini fazlaca aşan boyutlarının olduğunu afişe etmiş oldu. Yaptıkları ırkçı ve Müslüman karşıtı muameleyi, Mesut’un Başkan Erdoğan’la görüşmesi üzerinden yürütmeleri yukarıda anlatılan boyutlar dışında önemli bir noktaya işaret ediyor ki son olarak onu da not edelim: Bir süredir Başkan Erdoğan’a karşı Avrupa merkezli yürütülen sözde siyasi kampanyanın asıl arka planında güçlü bir ırkçı ve Müslüman karşıtı damar var. 

Ufuk Ulutaş Diğer Yazıları