Yazarlar

Ufuk Ulutaş

Ufuk Ulutaş

Kim düşman? Kim müttefik?

Ufuk Ulutaş tüm yazıları

Hürmüz Boğazı bir süredir diken üzerinde. İran’ın ABD-İsrail-Körfez ittifakının tehditkar söylemine ve yaptırımlar rejimine karşı en büyük kozlarından birisinin bu bölge olduğu malum. İran bu bölge üzerindeki operasyonel kabiliyetini ve ticaretin akışına müdahale gücünü bir ‘sopa’ olarak kullanageldi. Açıkçası karşı ittifakın Ortadoğu’nun genelindeki çıkarlarına zarar verebilme kabiliyeti ile birlik Hürmüz Boğazı, İran’ın elindeki çok az sayıdaki etkin kozlardan.  

İran için gündem ve araç üç aşağı beş yukarı belli. Bir hayatta kalma mücadelesi içerisine girmiş gibi görünüyor. Diğer bir deyişle karşı cephenin kağıt üzerindeki gücü, İran’ı çıkarlarını muhafaza için hayatta kalma moduna sokuyor. Bunun için İran eldeki kozları oynuyor, çok taraflılıktan sıkça bahsediyor, başta Rusya ve Çin olmak üzere küresel ve bölgesel güçlerle diyaloğu artırma, aynı karede yer alma gayretlerine giriyor.  

Gemilere yönelik son saldırıları kimin yaptığından bağımsız olarak suçlamaların İran’a yöneltilmesinin farklı anlamları var. Bir görüş bu saldırılardan İran’a yönelik artan artacak baskı için uluslararası meşruiyet üretmek. ABD Ordusu yayınladığı videolarla saldırıyı İran’la bağlantılandırdığını iddia ediyor. Saldırıların zamanlaması ve gemilerin aidiyeti elbette dikkate değer. Fakat dikkate değer bir diğer husus ise  retoriğin bu kadar sertleştiği ve yaptırımlarla askeri mevcudiyetin arttığı bir dönemde gerçekleşen bu saldırılara rağmen ABD’nin hâlâ askeri bir tırmanıştan kaçınıyor gibi gözükmesi.  

Bunun farklı anlamları olabilir: Ya ABD’de gerçekten de bir aklı selim hakim ve bu tırmanışın üreteceği bölgesel yıkımdan kaçınmak için diyalog tercih ediliyor. Kamuoyu içinse sert retorik devam ettiriliyor. Ya ABD saldırıların İran tarafından yapılmadığını biliyor yine de saldırıları İran’a yönelik uluslararası baskının artması için araçsallaştırıyor. Ya da ABD saldırıların gerçekten de İran tarafından yapıldığını biliyor ama İran’ın caydırıcılığı ABD’nin adım atmasını engelliyor. 

İlginç olan ise şeytanlaştırdığı İran’a, saldırıların İran tarafından yapıldığını iddia etmesine ve İran’ın müttefiklerinin havaalanlarını bile hedef alacak bir nüfuza sahip olmasına rağmen, ABD’nin Japonya arabuluculuğunda müzakereye sıcak bakması. Daha da ilginci bu tavırdaki ABD’nin, müttefiki Türkiye’nin S-400 için çalışma grubu kurulması teklifine karşılık vermemesi, güvenli bölgeyi yokuşa sürmesi ve hiçbir şey vermeden sürekli Türkiye’ye talepkar yaklaşması. Bu tezat, yukarıda sıralanan varsayımlardan ilkinin yani ABD’de bir aklı selim olma ihtimalinin mümkün olmadığını gözler önüne sermek için yeterli.

Ufuk Ulutaş Diğer Yazıları