Yazarlar

Ufuk Ulutaş

Ufuk Ulutaş

İran anlaşmasında Avrupa-İsrail çekişmesi 

İran Nükleer Anlaşması tartışılmaya devam ediyor. Anlaşmaya taraf olan ülkeler arasında kafası en karışık ülke ABD. Anlaşmayı Obama’dan devralan Trump, henüz başkan seçilmeden önce de anlaşmaya dair muhalefetini ortaya koymuştu. Bu açıdan Trump’ın tutarlı bir duruşa sahip olduğunu teslim etmek lazım. Fakat Trump’ın bu duruşu, ABD’nin tüm devlet kurumları tarafından paylaşılmıyor. ABD’den anlaşmaya dair farklı sesler yükseliyor. Anlaşmadan çekilme opsiyonunu daha önce erteleyen Trump ise bu çok sesli ortamda anlaşmadan gerçekten de çekilmeye hazırlanıyor. 

Trump göreve gelirken İran Nükleer Anlaşması için “imzaladığımız en kötü anlaşma” minvalinde açıklamalar yapmıştı. İran’dan gerçek anlamda bir garanti almadan, İran’a karşı baskıyı hafifletme sözünde bulunulduğunu düşünüyor. Bu düşüncesinin merkezinde ise İran’ın nükleer çalışmalarını durdurma konusunda samimi olmadığı ve Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun incelemelerini sağlıklı bir şekilde yürütmediği inancı yer alıyor. 

Farklı seslerin yükseldiği ABD’nin anlaşma konusundaki tutumu doğal olarak kritik öneme haiz. Bu sebepten iki eksen Trump’ın nihai kararını etkilemek için yoğun çaba sarfediyor. Bir tarafta ABD’yi Avrupa’nın pozisyonuna yaklaştırma görevini üstlenen Emmanuel Macron; diğer tarafta ise anlaşmaya karşı sesini en fazla yükselten İsrail ve bazı Körfez ülkeleri yer alıyor. 

Macron’un çok konuşulan ve bir PR kampanyasına dönüşen ABD ziyaretinde önemli başlıklardan birisi İran’dı. Macron, anlaşmanın eksiklerini olduğunu ve bu eksikliklerin ABD’nin endişelerini yatıştıracak şekilde giderilebileceğini söylüyor. Trump’a anlaşmadan çekilmesindense anlaşmanın revize edilmesini teklif ediyor. Diğer bir deyişle Trump’a “eksikleri giderelim, anlaşmayı koruyalım” diyor. Macron’un bu çağrılarının henüz Trump’ın zihninde yer edindiğini söylemek mümkün değil. Fakat, Avrupa İran’ı daha ağır şartlarla bir anlaşmaya imza atmaya ikna edebilirse, Trump bunu kendi diplomasi hanesine bir başarı olarak yazacak ve tıpkı Kuzey Kore’de olduğu gibi “İran’ı benim sert tutumum tavize zorladı” diyecek. 

İsrail ise bu konudaki en aktif ülke konumunda. Trump’ın Avrupa eksenine yaklaşmasını önlemek için görsellerle zenginleştirilmiş sunumlar yapıyor. Daha önce BM Genel Kurulu’nda yaptığına benzer bir şekilde İran’ın anlaşmaya dair “yalan” söylediğini “belgelerle” ispatlamaya çalışıyor. Son sunumda kullandığı belgeleri İsrail istihbaratının İran’ın Şorabad kentindeki bir depodan kaçırdığını iddia etti. Bu belgeler Netanyahu’ya göre “İran’ın daha önce nükleer çalışmalarıyla alakalı yalan söylediğini” ve “anlaşma sonrasında da çalışmalarını gizlemeye devam ettiğini” ispatlıyor. Netanyahu diğer bir deyişle Trump’ın önceki iddialarını belgelendirmeye çalışıyor. Başta Suudi Arabistan olmak üzere bazı Körfez ülkeleri de ABD’nin anlaşmadan çekilmesi ve İran’ın üzerindeki baskıları artırmasını istiyor. 

İran ise beklemede. Bir taraftan İsrail’in iddialarını reddediyor, diğer taraftan ise anlaşmadan çekilmenin ABD ve müttefikleri açısından maliyeti olacağı tehdidini üstü kapalı bir şekilde dillendiriyor. 

Avrupa’nın hem İran’ı hem de Trump’ı ikna etmesi gereken şu kritik dönemeçte Trump’ı İsrail’in pozisyonundan uzaklaştırmak pek mümkün görünmüyor. 

Ufuk Ulutaş Diğer Yazıları