Yazarlar

Kasım Süleymani suikastının yankıları sürüyor. Karşılıklı tehditler havada uçuşuyor. ABD’nin seçtiği bu yöntem; yeryüzünde sistem krizini, uluslararası hukukun yoksunluğunu, uluslararası ortamın kaotik fazın içinde debelendiğini, savaşların eksilmek yerine biçim ve araçları değişerek, tırmanıp artığını ortaya koyuyor. 

Keyfilik had safhada, sömürgeci güçlerin kendi çıkarları adına tehdit tanımı ve buna ilişkin hamleler yaptığı bir dünyanın giderek yaşanamaz hale geleceği çok açık.  Çatısı ve güvenliği adalet üzerine tesis edilmiş bir dünya düzeninden yoksunuz. 

Ortadoğu ve daha geniş tanımıyla İslam coğrafyası bu düzensizliğin çilesini en fazla çeken coğrafi alan olmaktan kurtulamıyor. İslam coğrafyasının üzerine çekilen şiddet örtüsü, altında işlenmemiş cevheri insanlığın hizmetinden uzak tutmaya devam ediyor. 

Şii-Sünni çatışmasını sürgit devamını hararetle isteyenler, İslam’ın adalete dayanan toplumsal ruhunu öldürmeye çalışanlardır.  İslam coğrafyasının bitmek tükenmek bilmez kaos ortamına tutsak etmek isteyenler, Sünni-Şii çatışmasından çıkar devşirenlerdir. 

İran’ın; Suriye ve Irak’ ı kendinden önce bir cephe olarak görmesiyle Müslümanlar arasında şiddet sarmalına girişmesi, temel çelişkiyi ıskalayıp, mezhep taassubuyla davranması, İslam’ın özüne, bütününe, dünyanın ihtiyaç duyduğu değerlerine hizmet etmek değildir. Sömürgeci güçlerin emperyalist projelerinin ve hamlelerinin İslam coğrafyasında başarı şansı da tam böylesi bir reflekse ihtiyaç gösterir. Başta ABD olmak üzere Batılı sömürgeci güçlerin bölgedeki garnizonu niteliğinde olan İsrail’in güvenliğini kendi halkları nezdinde meşrulaştırma çabası da bu tabloya dayanır. 

Sürekli bir tehdide ihtiyaç duymak. Ama o tehdidin büyüklüğünü de, kendini aşmayacak seviyede kontrol edilebilir kılmak, sömürgeci güçlerin en bildik stratejik tercihidir. İran’a, ABD’nin, İsrail’in bakışı budur. 

Her şey zıddıyla kaimdir. Siyahın varlığını beyaz, beyazın varlığını siyah tayin eder. İslam coğrafyasının mezhepsel düşmanlığa son verememesi, sömürge güçlerinin cesaretinin besleyicisidir. 

Suriye’yi, Irak ı devletsiz bırakarak, mezhep savaşının kördüğümüne çevrilmesine seyirci kalanlar, sömürgecilerin ekmeğine yağ sürenlerdir. ABD emperyalizminin pervasızlığını, astığım astık, kestiğim kestik tavrını besleyen, İslam coğrafyasının içinde düştüğü acziyettir. ABD-Çin-Rusya ve diğer Batı ülkeleri arasındaki güç mücadelesinde araca, piyona, kuklaya çevrilerek, edilgen kılınan İslam coğrafyasının bazı ülkeleri, bu acziyetin müsebbipleridir. Kuklalaştırılmış yönetimler, gizli servislerin ürettiği ve yönettiği radikal gruplar ve terör örgütleri İslam coğrafyasının geleceğini karartanlardır. 

Buradan bir çıkış olmalı. Tarih yazımı süratle başlamalı. İnsanlık nefes alacağı kulvarlara yönelmeli. İslam coğrafyası kuklalarından, fitne fesat odaklarından, İslam’ın önüne mezhepsel tutuculuğunu koyan saplantılı unsurlarından bir an evvel kurtulmalı.  

Bunun öncülüğünü yapabilecek tek ülke Türkiye’dir. Yeter ki birlik olalım, zihinlerimizdeki kelepçelerden kurtulalım… Gelecek bizimdir…   

Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu Diğer Yazıları