Yazarlar

Barış Pınarı Harekatı ve ardından ABD ile varılan anlaşma birçok gerçeği bir kez daha ortaya çıkarmış, birçok maskeliyi korumasız, birçok sahteliği kanıtlı hale sokmuştur. 

Her şeyden önce bir kez daha belirtilmelidir ki, Barış Pınarı Harekatı önceki Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatlarının en kapsamlı tamamlayıcısıdır. Bu üçleme ile Türkiye; emperyalizmin bu bölgedeki şer planlarını bozmuştur. Suriye’nin kuzeyinde Evanjelist, Siyonist bir proje olarak ısrarla kurulmak istenen garnizon devletçik hayali suya düşmüştür. 

Unutmamak gerekir ki; Türkiye’nin temel hedefi de buydu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, burada bir terör devletinin kurulmasına asla izin vermeyiz demişti. İsrail’e kardeş olarak tasarlanan bu garnizon devletçik, terör örgütleriyle yapılan kirli dansın nihai hedefiydi. 

Kendini muhalif gören bazı siyasetçi ve bazı gazetecilerin, ABD ile yapılan mutabakat üzerinden Türkiye’yi zor durumda bırakacak düzeyde varılan sonucu karalama ve kötüleme, mutabakatın gerçek değerini önemsizleştirme çabaları sadece bilgisizlikle, meseleleri geniş görememekle açıklanamaz.  Maalesef ortada tam bir emperyalizmin maşalığı var ve bu rol devam ediyor. 

Türkiye bu üç askeri harekatı, birbirini tamamlayacak şekilde yapmamış olsaydı. Suriye’nin kuzeyi, Türkiye’nin güneyinde terör koridoru oluşturularak, garnizon devlet kurulmuş olacaktı. Böylece Büyük İsrail hayali gerçekleşmiş, Siyonizmin vaat edilmiş toprakları projesi hayata geçecekti. Bu noktada hatırlamalıyız; HDP eş başkanı Temelli’nin, “buralar vaat edilmiş topraklar” dediğinde PKK/PYD-YPG’nin ne amaçla kimlerin maşalığına soyunduğu daha net ortaya konmuştu. Bu sözlerden de anlaşılacağı gibi esas hedef Anadolu toprakları olacaktı. Hendek terörüyle de yapılmak istenen aynı amaca hizmetti. 

Türkiye müdahale etti ve bu şer planları hayata geçemedi. Emperyalist projeler sekteye uğratıldı ve Suriye’nin sömürgeci güçlerin karanlık ajandalarında yer alan biçimde parçalanmasının önüne geçilmiş oldu. 

Fırat’ın doğusunda PKK/PYD-YPG terör yapılanmasının yoğunlaşmasının önüne geçmek için Türkiye hiçbir zaman ABD ile diplomatik mücadelesinin den vazgeçmemişti. Her defasında uyararak, kanıtlarını ortaya koyarak, vazgeçirmeye çalışarak diplomatik müzakere zeminini hep açık tuttu. Şayet bu süreçte ABD; “PKK terör örgütüne desteği çekiyoruz, istediğiniz gibi verdiğimiz silahları geri alıyoruz ve yine istediğiniz gibi güvenli bölgenin dışına çıkartıyor ve bu bölgenin denetimini tamamen size bırakıyoruz” deseydi, o zaman Barış Pınarı Harekatı’na gerek kalmayacak ve Türkiye’nin diplomatik mücadelesinden sonuç alınmıştır denilecekti. Şimdi olan budur, varılan sonuç aynıdır. Elde edilen mesafe aynıdır. Bu gerçeği yok sayarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan düşmanlığı için varılan sonucu, gölgelemeye ve karalamaya çalışanlar, asla Türkiye’ ye hizmet etmiyorlar. Aksine; “Türkiye, PKK terör örgütüyle masaya oturmuştur” karalamasına yeltenenler, bu ülkeye kötülük yapıyorlar. 

Görülmelidir ki; ABD bir terör örgütüyle organik bağını kabul etmiştir. Ayrıca ABD bu anlaşmayla Evanjelist, Siyonist proje olan garnizon devletçiğinin sekteye uğradığını da kabul etmek zorunda kalmıştır. 

İsrail gazetesi The Jerusalem Post; ”Suriye’nin doğusundaki 6 yıllık gayret,6 günde çöktü” diyor. Hiç kuşkusuz bu plan 100 yıllık içeriğe ve hevese sahiptir. 

Bu arada, Diyarbakır’da HDP önünde protesto yapan 83 yaşındaki Hurinaz Ana’nın “vallahi de billahi de PKK, İsrail’dir” tespitini de hatırlamak lazım. 

Bu sözlere, ortaya çıkan gerçeklere rağmen gelinen noktayı çarpıtmaya çalışanlara sesleniyoruz ve diyoruz ki;  yapılan mücadeleyi gölgelemeye, etkisizleştirmeye çalışmak yerine, şayet her şeye rağmen bu topraklara bağlılığınız her şeyin üstündeyse tüm enerjinizi, mücadelenizi dışarıya çevirin, seferber olun, siyasi muhataplarınızı harekete geçirin, medya teması kurun, “Türkiye Kürtlere katliam yapıyor, kimyasal silah kullanıyor” diyerek alçakça yalanı yaymaya devam eden yayın kuruluşlarını, siyasileri ayıplayın, etkisizleştirin.

Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu Diğer Yazıları