Yazarlar

Doğu Akdeniz Enerji jeopolitiği her geçen gün derinleşen yeni bir mücadele odağı olarak kimliklenmeye devam ediyor. Bir yandan bölgenin mevcut ve muhtemel enerji kaynaklarının varlığına dayalı aktörlerin pozisyon almaları, bir yandan karşılıklı gelgitler, işbirlikleri ve karşıtlıklar dizilişleri, bir yandan da bölge dışı aktörlerin oyun kurmaya veya oyun bozmaya dayalı stratejik hesapları, Doğu Akdeniz’in mevcut jeopolitiğinin içinde bulunduğu iklimi tarif ediyor. 

Bu noktada Türkiye’nin konumu ve varlığı özel öneme sahiptir. Bir yandan Kıbrıs adası özelinde uluslararası hukuktan kaynaklanan hukuki, siyasi, ekonomik hakları, diğer yandan KKTC ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) uyuşmazlıklarının Doğu Akdeniz’in yükselen ve yenilenen yeni enerji jeopolitiğinin denklemleri ve parametrelerine dayalı olarak yeni boyutlar kazanması, Türkiye açısından özel önemde dikkatleri Doğu Akdeniz’e yöneltmeyi zorunlu kılıyor.  Bu yönelişe Suriye hatta Irak’ da ki askeri, siyasi ve stratejik gelişmeleri ve seyri de eklendiğinde Türkiye için Doğu Akdeniz odaklanması hayati değer taşıyor. 

Son dönemde özellikle bölge dışı büyük güçlerin; GKRY, Mısır ve Israil üzerinden oluşturulan denkleme Yunanistan’ı da dahil ederek, Türkiye’nin deniz yetki alanlarının gasp edilmesine yola açabilecek sıkıntılı bir süreci başlattıklarına tanık oluyoruz. Bu noktada öncelikli olarak Türkiye’nin deniz yetki alanları üzerinden egemenlik haklarının korunması, Türkiye’nin can damarının muhafazası değerindedir. Zira bölge dışı güçlerin; destekleri, cesaretlendirmeleri, çıkar hesaplarıyla öne çıkartılan GKRY’nin 2007 yılında tek yanlı olarak ve uluslararası hukuku hiçe sayarak, Türkiye’nin ve KKTC’nin haklarını gasp etme cüretiyle ilk ruhsatlandırma çalışmalarına başlayıp, ihalelerle bu süreci devam ettirebilme gayreti dikkat çekiyor. 

Tüm bu gerçekler sahada cereyan ederken; Türkiye’yi dışardan, içerden çökertebilmek için FETÖ, PKK, DAEŞ gibi maşa örgütlerle giriştikleri her türlü saldırılar püskürtüldükçe güçlenen Türkiye, özellikle donanmasıyla, enerji kaynaklarına yönelik arayışlarıyla, Doğu Akdeniz’de uluslararası hukuktan kaynaklanan egemenlik haklarına yönelik kararlılığı daha da güçlenmiştir. Her türlü oldubittiye Suriye’nin kuzeyinde olduğu gibi Doğu Akdeniz’de de boyun eğmeyeceğini ortaya koymuştur. 

Türkiye’nin Fatih ve Oruç Reis isimli iki sondaj gemisi araştırmalarına devam ederken, Donamamız da Doğu Akdeniz’deki varlığıyla haklarımızın korunması hususunda tunç halimizi bizi merak edenlere göstermeyi kararlılıkla sürdürüyor. Tüm bunlar olarak yaşanırken, vahim bir durumla karşı karşıya kalıyoruz. TBMM’ de bir soru önergesinin içeriği, Türkiye açısından düşündürücü yeni bir durumu ortaya koyuyor. 

Bu soru önergesi CHP Mersin milletvekili Ali Mahir Başarır tarafından veriliyor ve Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki petrol aramalarından sonuç çıkmadığı, havaya para saçıldığı, aramaların Kıbrıs ve İsrail’e bir gözdağı olduğuna dair vahim bir içerik taşıyor. Bu durumu fırsat bilen Yunanistan basını konuyu ele alarak, söz konusu bu soru önergesini referans gösterip, Türkiye’yi suçlayan bir yaklaşım sergiliyor. 

 FETÖ’cülerin sanal ortamdaki kalemşorları ne meselenin üzerine atlayıp kara propagandayı; “Akdeniz’de petrol arama skandalı, günlük maliyeti yaklaşık 50 bin dolar, bir kova bile çıkmadı” kirli yaklaşımlarla yaygınlaştırmaya çalışıyor. 

Türkiye; varlığımızdan rahatsız olanlara inat Doğu Akdeniz’de de, tüm egemenlik alanlarında da doğal kaynaklar aramaya, haklarını sonuna kadar korumaya kararlıkla devam edecek. Türkiye düşmanlarına bayrak salmaya çalışanları da tarihe not düşerek, İstiklal yürüyüşünü emperyalizme ve içimizdeki maşalarına karşı inançla, dirençle, kararlılıkla sürdürecek…

Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu Diğer Yazıları