Yazarlar

“ Ben kadavralar üzerinde çalıştım. Kesmeyi iyi bilirim. Şimdiye dek hiç sıcak beden üzerinde çalışmadım ama onu da kolayca hallederim. Normalde kadavra keserken kulağıma takar müzik dinlerim. Bir yandan da kahvemi sigaramı içerim. Cemal’in boyu uzun, yaklaşık 1.80 civarında. Kurbanlığın eklemleri kolayca ayrılır ancak parçalamak yine de zaman alacaktır. Normalde kesilen hayvan asılarak parçalanır. Daha önce yerde yapmamıştım. Ben parçaladıktan sonra siz de poşete sarıp bavullara koyar ve çıkarırsınız.” 

Bu satırlar, “Cemal Kaşıkçı Cinayetinin Karanlık Sırları; Diplomatik Vahşet” kitabından. Gazeteciler Abdurrahman Şimşek ve Nazif Karaman’ın araştırması, gazeteci-yazar Ferhat Ünlü’nün kaleminden, Turkuaz yayınlarından yeni çıkan kitap, vahşice işlenen cinayetin, katliamın karanlık noktalarını aydınlatıyor. Kitap, yukarıda bir kısmını okuduğunuz ilk kez yayınlanan ses kayıtlarını da içeriyor. Meselenin özüne değiniyor, katliamın ana aktörüne yönelen yollarını, ipuçlarını ortaya koyuyor. Titiz, başarılı ve yürekli bu çalışma için müellifleri gönülden tebrik ediyorum. Herkesin okuması gereken bu kitapla, tarihi bir sorumluluğu yerine getirmiş durumdalar. 

Yukarıdaki tüyler ürperten sözler; Suudi Arabistan’dan Türkiye gelen 15 kişilik infaz ekibinin en önemli üyesi olan Adli Tıp Kurumu Başkanı Salah Muhammed et-Tubeyki’ye ait. İnfaz ekibinin başı ise istihbarat generali Mahir Abdülaziz Mıtrib. 

Tubeyki’nin sözleri; vahşetin boyutunu, cüretini, insanlık dışı düzeyini açık, seçik olarak ortaya koyuyor. Bu durumdan bir parça insan yüreği taşıyanın etkilenmemesi mümkün değil. 

Gözü dönmüşlüğün vardığı bu nokta, tüm insanlık için ibretlik bir durumu ortaya koyuyor. 21. yüzyılda adına devlet denilen bir ülkenin bayrağını taşıyan bir başkonsolosluk binasında vahşiliğin en son örneği olabilecek, tarihte eşi benzeri olmayan bir vahşet yaşanıyor ve bunun için etkin olması gereken aktörlerden istenilen düzeyde sonuç alıcı tepkiler, refleksler görülemiyor. Bu durum insanlık tarihinin bu çağda çıkarlar uğruna geldiği son noktayı tarif ediyor. Uluslararası hukukun, diplomasinin, insan haklarının, demokrasinin, adaletin küresel düzeyde ne durumda olduğunu açıkça ele veriyor. Küresel vicdanın tükenişinin ibretlik tablosunu ortaya koyuyor. 

Bu noktada Türkiye; bu vahşeti ortaya çıkararak, peşini bırakmayarak, hukukun gereğinin yerine getirilmesi için kararlılıkla tutumunu sürdürerek, tek başına küresel vicdanı temsil etmektedir. 

Bu konuda “Diplomatik Vahşet” kitabı, tüm ayrıntıları belgeleriyle ortaya koyuyor. Türkiye’nin istihbarat, emniyet ve yargı birimlerinin titiz çalışması,  hak, hukuk ve adalet adına taviz vermeyen kararlı tutumu; 21. yüzyılda bir insanın nasıl vahşice, alçakça yok edildiğini yüreği çoraklaşmamış, zihni teslim alınmamışların önüne tüm delilleriyle ortaya koyuyor. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konudaki ısrarlı tutumu, çıkarların değil, insanlığın esas alındığı bir dünya için kararlı yaklaşımı küresel düzeyde takdire değerdir. Bu değerin kıymetini bilenler için gelecek vardır ve o gelecek insanlık için adaletin habercisidir… 

Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu Diğer Yazıları