Yazarlar

Trump’ın Suriye’den çekilme kararından sonra yeni gelişmelere şahit oluyoruz. Başından beri Trump’ın çekilme kararına ihtiyatlı yaklaşılması gerektiğinin altını hep çiziyorduk. Zira esas olan çekilmenin niteliğiydi. 

Buna göre çekilme kararının; ABD’nin Suriye ajandasını tamamen kapatması ve Suriye’nin kuzeyinde donattıklarını, akıl verdiklerini, yön çizdiklerini tamamen terk etmesi olarak nitelendirilmesi mümkün değildi. 

Buna rağmen Trump’ın ilk ifadelerinden anlaşılan derhal bir çekilmenin başlayacağı yönündeydi. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan’da haklı olarak, o vakit Fırat’ın doğusuna planlanan askeri harekatı bekletileceği yönünde açıklama yapmıştı. Şimdi ise Trump’ın ağız değiştirerek, daha önceki davranışlarına benzer şekilde yeni bir açıklamayla farklı hususları öne çıkarmış durumda. 

ABD Başkanı Donald Trump, kabine toplantısında, Suriye’den çekilme kararına ilişkin; bir yandan, ‘’sonsuza dek Suriye’de kalmak istemiyorum’’ diyerek diğer yandan Suriye’den çekilmeyi zamana yayacaklarını ve Kürt güçlerini koruyacaklarını söylemesi ve yine aynı konuşmada Amerikan New York Times gazetesinin, kendisinin, Pentagon’a 4 ay içinde Suriye’den çekilme talimatı vereceği iddiasına cevap vererek, “çekilme konusunda yavaş veya hızlı diye bir şey demedim. Bazıları 4 ay dediğimi söylüyor, bunu da söylemedim. Suriye’den belli bir süre zarfında çekileceğiz” demesi, yeni bir duruma işaret ediyor. 

Ayrıca bazı hususların açıklığa kavuşması anlamına da geliyor. Her şeyden önce Kürt güçleri kılıfı altında Kürtleri değil, PKK-PYD/YPG terör yapısının korunup kollanacağının altı çiziliyor. Bu terör yapısına verilen silahların toplanmayacağı anlaşılıyor. Bu silahlarla Suriye’de planlananların yine gündemde olacağı anlayışı seziliyor. 

Tüm bunlar için ABD’nin zamana ihtiyaç duyduğu da açıkça anlaşılıyor. Bu noktada Türkiye’nin teröre karşı mücadeledeki kararlılığının, ABD açısından sebep olduğu kaygının azaltılması için meselenin olabildiğince zamana yayılarak sürdürülmek istendiği görülüyor. Bunun için FETÖ konusunda ABD’den heyetlerin Türkiye’ye gelmesi, Patriot’ların satışına onay verildiğinin duyurulması bir yandan Suudi Veliaht Selman’ın üzerindeki sıkışmışlığı dağıtabilmek, öte yandan Fırat’ın doğusuna yönelik muhtemel bir askeri harekatı oyalayabilme yönünde yeni bir kulvar yapılandırılması olarak dikkat çekiyor. 

Bu arada Cumhuriyetçi Senatör Lindsley Graham’ın; önce Trump’la sonra ABD Genelkurmay Başkanı Dunford ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Bolton’la görüşmesi ve ardından yeni bir tez olarak Fırat’ın doğusunda Türkiye’ sınırı boyunca bir tampon bölge oluşturma önerisinin ifade edilmeye başlaması, yeni bir duruma işaret ediyor. Kuşkusuz öncelikle bu tampon bölgenin içeriğinin ne olacağı, bununla neyin gerçekte amaçlandığı anlaşılmasıyla her şey netleşecektir. Ancak bugüne kadarki ABD’nin özellikle PKK-PYD/YPG terör yapısıyla ilişkili Suriye pratiği, böyle bir tampon kuşağın, Türkiye’nin güvenliğinden çok PKK-PYD/YPG terör yapısının güvenliğini sağlama işlevi göreceği anlaşılıyor. 

Kim hangi karanlık planı denerse denesin, Türkiye’nin teröre karşı mücadele kararlılığı eksilmeyecek…

Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu Diğer Yazıları