Yazarlar

Prof. Dr. Cevdet Erdöl

Prof. Dr. Cevdet Erdöl

Zimem defteri 

Kültürümüzde nice güzellikler vardır ki, bunların pek çoğundan bihaber (habersiz) olduğumuzu itiraf etmem gerekir. Zimem defteri, sadaka taşı, askıda ekmek… Hepsi ayrı ayrı birer kitap konusu.  

Son zamanlarda medyada yoğun bir şekilde gündem olan “zimem defteri” konusunu ayrıca burada öncelikli olarak ele almak gerektiği kanaatindeyim. 

Esasında borç defteri anlamına gelen zimem defteri deyince neyi anlamalıyız? 

Bilmeyenler için hatırlatalım: “Zimem (borç-veresiye) Defterleri” Osmanlı toplumundaki infak¸ hayır ve yardımlaşma kültürünün dikkat çekici yansımalardan biridir. Zimem defterleri, halen pek çok mahalle bakkalında bile var olan veresiye defterlerinin atası, kültürümüzün bir parçasıdır. “Zimem” kelimenin anlamı da zaten “veresiye” demektir. Maddî sıkıntı içinde olan¸ elinde fazla nakit parası bulunmayan insanlar¸ gündelik ihtiyaçlarını karşılamak için daha çok mahalle bakkalından aldığı ürünlerin ücretini ödeyemediklerinde zimem denilen veresiye defterlerine “borç” olarak yazdırırlardı. Borçlanan insanlar¸ bilahare borçlarını ödeyerek defterdeki kayıtlarını sildirmeye çalışırlardı. Bazen kişiler ödemede güçlük çekerler ve borç üzerine borç yaparlardı. Bu şekilde borcunu ödeyemeyenlerin imdadına ise belki de hiç tanımadıkları zenginler yetişir, zimem defterini ya tamamen ya da kısmen satın alırlardı. Varlıklı kişiler tanımadıkları kişilerin borçlarını üstlenirlerdi. Kendilerini ifşa etmeden, sırf Allah rızası için yardıma muhtaç kişilere iyilik ellerini uzatırlardı. 

Son zamanlarda kadim kültürümüzü bize hatırlatacak şekilde Türkiye’nin birçok ilinde ortaya çıkarak vatandaşlara yardım eden gizemli bir hayırsever ya da hayırseverlerin, veresiye defterlerini kapatıp, vatandaşlara yardım ettiğini medyadan öğrenmek beni toplumumuz adına ziyadesiyle memnun etmiştir.  Kimliği bizce meçhul olan bu şahıs veya şahıslar son olarak Diyarbakır’da ortaya çıkmış ve Yenişehir ilçesi Fiskaya Mahallesi’ndeki bir bakkala uğrayarak vatandaşların 12 bin 500 liralık borç defterini satın almışlardır. Buraya kadar her şey normal. Garip olan, bu hayırseverin medyamızda Robin Hood olarak takdim edilmesidir. Çünkü, bizim kültürümüzün temsilcisi olarak değişik illerde ortaya çıkan hayırseverlerimizin Robin Hood’a benzetilmesi ve bu takdim şekli tam bir kültürel paradokstur. Hayırseverlerin yaptığı tamamen Allah rızasına dayalı bir iyilik kültürünün sonucudur. Halbuki, Robin Hood (yazılı belgeler göre) zenginlerden çaldıklarını fakirlere dağıtan bir karakterdir. Bazı kaynaklara göre ise bir hayduttur.  Yani başkasının malını gasbedip bir başkasına hediye etmektedir. Bizim anladığımız hayırla alakası olmayan çelişkili bir davranıştır. Bu davranış biçimindeki şahıs, medeniyetimizin yetiştirdiği, vicdanı ile yaşayan, helal kazancını ihtiyaç sahipleri ile paylaşan iyilik insanıyla, vakıf insanıyla, başkasının elinde olanı gasp edip dağıtarak “cömertleşme” iddiasında bulunan bir kişi aynı olabilir mi? Olamaz elbette! 

Niyeti ne olursa olsun gasp veya haydutluk yapan kişi nasıl olurda, “Dağlara buğday serpin, Müslüman memleketinde ‘kuşlar aç kaldı’ demesinler.” diyen Hz. Ömer’e, karanlıklarda sırtında taşıdığı erzakları dağıttığı ancak vefatından sonra anlaşılan Hz. Ebubekir’e, Medine sokaklarında yüzünü kapatıp “ Allah Bilse Yeter “ diyerek fakirlere erzak taşımaktan sırtı nasır bağlamış Peygamber (SAV) torunu Zeynel Abidin (RA)’e benzetilebilir. Onların yardım tarzlarıyla nasıl kıyaslanabilir? 

Osmanlı geleneği “Zimem defterlerinden” habersiz batı aşığı kişiler ayak bastıkları, suyundan, ekmeğinden, havasından istifade ettikleri coğrafyamızın mazisine bir göz atsalar, belki de asıl benzetilmeyi hak edenin kim olduğunu anlayacaklardır.   

Bizi biz yapan değerler, bizim için yeter de artar bile!  Yeter ki onlardan haberdar olalım. 

Sağlık ve afiyet içinde kalınız.

Prof. Dr. Cevdet Erdöl Diğer Yazıları