Yazarlar

Prof. Dr. Cevdet Erdöl

Prof. Dr. Cevdet Erdöl

Türk futbolunun etik sorunu!

Etik kavramı, karakter anlamına gelen “ethos” sözcüğünden doğmuştur. Etik; ahlaktır, normdur, değerdir. Daha genel manada kişilerin davranışlarını toplumun yararına olarak yönlendirme, hizaya sokma anlayışı, anayasasıdır. 

Meslek etiği ise; bir iş kolunda, herhangi bir iş sahasında o işi kazanca dönüştürebilecek tüm yollar açıkken, kaybetme pahasına ahlaki ve vicdani normlara uygun olanı tercih etmektir. 

Yazılı olmasa bile neredeyse tüm mesleklerin etik ilkeleri vardır. İlave olarak etik kurullar oluşturularak, meslek mensuplarını iş ahlakı yönüyle denetleyen bazı meslekler de vardır. 

Bir partinin üyesinin diğer bir partinin yöneticisi olmasını bırakınız sade bir üyesi bile olsa bu durum parti kapatma kararına kadar varan hukukun uygun ve etik bulmadığı bir durumdur. 

Nitekim, birbirleriyle menfaat çekişmesi içinde ve rakip olan, yarışan hiçbir oluşumda bu durum kabul edilemez. Yani etik, ahlaki değildir. 

Birlikte hareket eden şirketlerde veya benzeri oluşumlarda, aynı şirketin bir yöneticisi beraber menfaatlerinin ortak olduğu diğer bir başka şirketin aynı anda üyesi ve hatta yöneticisi olabilir. Bunda hiçbir beis yoktur. Ancak rakip olan şirketin bir yöneticisinin yarıştığı, rekabet içinde olduğu bir başka şirketin karar alıcı mekanizmasında, yönetiminde yer alabilir mi? Hiçbir kurumsal yapı buna izin vermez. Kanunlar kısıtlamasa bile bu yapılan etik olmaz. 

Peki gözbebeğimiz futbolda durum nasıldır? 

Birbirleriyle kıyasıya yarışan, milyonlarca lira paranın döndüğü sisteme baktığımızda bir takımının başkanı bir başka takımın üyesi veya karar alma mekanizmasındaki yöneticisi olabilmektedir. Buna yasal olarak herhangi bir engel yoktur. Ancak bu etik midir? 

Bence değildir, asla etik değildir. 

Genelde futbolumuzun, özelde ise Anadolu takımlarının en büyük açmazlarından birisi olan bu durumun etik anlayışıyla uyumlu olmadığını düşünmekteyim. 

Ne yazık ki, birçok Anadolu takımının başkanı veya üst düzey yöneticisi menfaat çatışması içerisinde olması gereken rakip takımların divan kurulu üyesi, yöneticisi gibi karar alma organlarında da yer almaktadırlar. Etik açıdan vahim bir tablo olan bu durum devam ettiği müddetçe ne şike ne de teşvik primi çirkinlikleri önlenebilir. Temiz futbol isteniyorsa öncelikle bunun önlenmesi şarttır. 

Çok daha net bir misali verecek olursak, 2011 şike sürecinde şike ile ilişkilendirilen takımların yöneticilerine dikkatlice bakınız. Bunların hemen hemen hepsi aynı zamanda bazı başka takımların üyesi olmanın yanında yönetim veya divan kurullarında da yer almaktadır. 

Vicdanları rahatsız eden bu etik dışı davranış biçimi maalesef kimi spor adamlarının ve kulüplerinin toplum nezdinde sorgulanmasına yol açmaktadır. 

Futbolumuzdan etik yönüyle bir de olumlu örnek verelim. Ülkemizde hemen herkes tarafından beğenilen ve sevilen eski futbolcu ve teknik adam Şota’nın sergilediği “etik” örneğe gelin hep birlikte göz atalım: 2017 yılında Süper Lig’de alt sıralardan kurtulmak ve küme düşme korkusu yaşamak istemeyen Konyaspor, 24. haftanın açılış mücadelesinde Şota’nın teknik direktörlüğünü yaptığı Kasımpaşa’yı ağırlamıştı. Maçta Kasımpaşa’lı Babel’nin yerde yattığı sırada Konyaspor’lu oyuncular topun taca atılmasını beklerken Kasımpaşa’lı Donk topu ağlara gönderdi ve hakem bu golü verdi. 

Donk’un attığı golden sonra büyük tartışmalar yaşandı. Golü etik bulmayan Kasımapaşa Teknik Direktörü Şota oyunculara kaleyi açmaları talimatını vererek Konyaspor’un boş kaleye gol atmasını istemiş ve santradan aldığı topla kaleye kadar ilerleyen Hasan Kabze topu boş ağlara göndermişti. 

Maçın sonunda Konyaspor Kasımpaşa’yı 2-1 yendi! 

Şota bunu yapmasaydı olmaz mıydı? Olurdu ama emeğe ve futbolun Etik değerlerine ihanet olurdu. Şota maçı kaybetti, insanlığı kazandı, futbol tarihimize halâ konuşulmaya değer bir iz bıraktı. Maçı kazansa çoktan unutulmuştu bile! 

Tek gol ile küme düşülebilen veya şampiyon olunabilen çetin yarışma şartlarında mücadele eden takımlarımızda etik değer anlayışı doğru bir şekilde sahiplenilmediği sürece futbolumuzdaki çirkinlikler, şike ve teşvik olayları “sahaya yansısa da yansımasa da” devam edecektir. 

Bu çarpıklığı düzeltme görevi ise birinci derecede TFF’ye düşer. TFF’nin bu konuyu irdelemesini, olayları sadece mevzuat değil aynı zamanda etik açıdan değerlendirmeye almasını umuyor ve bekliyorum. 

Sağlık ve afiyet içinde kalınız. 

Prof. Dr. Cevdet Erdöl Diğer Yazıları