Grubun biz Türkler için en zor maçıydı. Böyle maçları oynamayı oldum olası beceremeyiz. Emre’nin Andorra maçı on birinde yer almasından dolayı ikircikli tutum sergileyen herkes içinse karar maçıydı. Emre’den dolayı mı öyle oynamıştık, yoksa Emre’den bağımsız maçın senaryosu mu yanlıştı? Elbette iki farklı maç, ancak bize bir fikir verebilirdi.
Öncelikle bu konuyu çözelim. Milli takımın sorunu Emre’nin oyunu değil. Emre istediğiniz her oyuna adapte olabilir. Dün onun olmadığı maça orta saha merkezinde Ozan - Dorukhan ikilisi ile başladık. Her iki oyuncu da dinamik, fakat topu o bölgeden çıkartırken çok fazla temas yapmak zorunda kaldık. Bunun iki sebebi var. Emre orada olduğunda daha az ve kaliteli temasla oyunu akıcı hale getiriyor. Daha önemlisi ise öndeki oyuncular, katı defans yapan savunmaların arasında fazla hareketsiz kalıyor. Ozan ve Dorukhan, Moldova maçında
Emre’ye olduğu gibi kafasını kaldırdıklarında pas verecek arkadaşını görmekte zorlandı. Maça 4-4-2 başladık. Orta sahanın solunda İrfan, sağında Deniz başladı. Pasör iki kanat. Önlerinde Cenk ve Kenan. Bu diziliş saha parsellemesinde kolaylık sağlasa da, aynı orada üst üste oynayan bir kalabalık oluşturdu. Bu dizilişte öndeki oyuncuların biraz hareketli oynadığı (15-25’inci dakikalar) anlarda Cenk ve İrfan ile iki pozisyon yarattı. Ancak genelinde etkisiz kaldı.
Şenol Güneş 30’uncu dakikada oyuncu değişikliği yapmadan dizilişi 4-3-3’e çevirdi. Ozan’ı iki stoperin önüne tek oyuncu olarak yerleştirdi. Onun sağ içine Dorukhan, sol içine İrfan geldi. Deniz sağ forvet kalırken, Kenan sol forvete geçti ve Cenk merkezi tek kullandı. Bu diziliş taşları yerine oturttu. Öndeki hareketsizliği çözen hamleydi. Sistem hatasını böylece Güneş çözdü. Bu dizilişte Hakan Çalhanoğlu da yerine girdiği Kenan’ın pozisyonunda daha etkili olur. Moldovalı oyuncular adam paylaşımında orta saha merkezine ve kanatlara konsantre olunca, Cenk’in bulduğu alanı Dorukhan mükemmel pasla değerlendirdi ve Cenk’e grubun en şık golünü attırdı.
Deniz Türüç “En şık gol atılmamış olandır” diyerek, daha mükemmelini attı. Maça da noktayı koydu!