Yazarlar

Mustafa Kartoğlu

Mustafa Kartoğlu

mustafa.kartoglu@aksam.com.tr

Dinlenmek zamanı değil, yoksa daha çok 'dinleniriz!'

Dün AKŞAM’da da yer alan son haberde, ABD Ulusal Güvenlik Ajansı’nın (NSA) Almanya Dış İstihbarat Servisi (BND) ile ortaklaşa 1993’e kadar İran merkezli bütün bölgeyi dinlediğinin ortaya çıktığı anlatılıyordu. 

Sözüm ona bu operasyon 1993’te sonlanmış.  

Bu savunmayı ‘külahımızla’ dinledik...  

Zira; 

2004 Şubat’ında ABD’nin İngiltere ile birlikte New York’taki BM ve AB kurumlarını dinlediği;   

2013 başından itibaren de, Almanya ve Avrupa ülkeleri ile Türkiye’yi de dinleme ve izlemeye aldığı ortaya çıkmıştı. 

Hangi ülke ne kadar önleyebildiyse o kadar ‘korunaklı’ durumda.

***

ABD ve İngiltere hem birlikte Almanya’yı dinler hem birbirlerini hem de üçlü olarak ‘gündemdeki hedefe’ odaklı istihbarat operasyonları yapar.  

1993’e kadar hedef ‘İran devrimi’ydi.  

Sonra aynı ortak istihbarat süreci ‘Sovyetler sonrası Doğu Almanya, Doğu Avrupa ve Orta Asya ülkeleri’ üzerinde yoğunlaştı.  

11 Eylül saldırılarından sonra da Afganistan, Irak, Körfez, Ortadoğu ve Afrika üzerinde...  

Bugün de Suriye ve Türkiye üzerinde yoğunlaşmış durumdalar. 

Aslında Türkiye, başından beri ‘gündem’ listesinin üst sıralarından hiç çıkmadı.

***

Avrupa, bugün hem birbirlerine karşı hem de birbirleriyle istihbarat operasyonlarını sürdürüyor. 

Ama aynı zamanda, NSA skandalları üzerine ‘Avrupa İnterneti’ni (Schengen Routing) konuşuyor;  

İletişim ve veri şirketlerini ‘Avrupalılaştırmayı’ planlıyor;  

‘Teknolojik bağımsızlık’a dönüyor; 

“Avrupa’nın verisi Avrupa’da kalmalı” sloganını kullanıyor…

***

Türkiye de bunlar üzerinde çalışıyor. 

Hem istihbarata karşı koyma ve karşı istihbarat yeteneklerini ve tekniklerini geliştiriyor hem de aynı anda bunu operasyona dönüştürüyor. 

Ancak teknoloji hızla gelişiyor, 5G’den sonra Quantum bilgisayarları geliyor. 

Zaman daralıyor. 

İyi başlangıçlar bir an önce somut sonuçlara dönüşmeli. 

Dinlenmek zamanı değil. 

Aksi halde daha çok ‘dinleniriz’

MİLYONLARCA LİRALIK İHALE VERİLEN DANIŞMAN NASIL BİR ANDA ‘VATANDAŞ’ OLDU?

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında yazmayı düşünmüyordum. 

İşinden çok magazin haberleriyle gündeme gelen kimi ‘ünlüler’ gibi, onun da belediyeciliğinden çok ‘diplomatik’ ziyaretleriyle, küfür ve hakaretleriyle, tatilleriyle gündeme gelmesine ‘çanak tutmak’ gibi gelmeye başlamıştı bana. 

Ama dün, sırf Cumhurbaşkanı’na tavır koyacağım diye İstanbul’u utandıran açıklamalarını okuyunca, bir not düşmekten geri duramadım. 

Kişisel internet sitesinde -medyada adı FETÖ ile geçen- Erkan Karaaslan’ı ‘danışmanım’ diye tanıttığı halde bugün buna hem ‘yalan’ hem de ‘belediyeye hizmet veriyordu’ diyebilen; 

Aynı zamanda Beylikdüzü’nde ‘en ziyade müsamahaya mazhar’ hizmet müteahhidi olarak büyüttüğü bu kişiye ‘vatandaş’ diye hitap edebilen; 

Yine bu kişinin eşi ve avukatının iddialarını, onlara sorması gerekirken Cumhurbaşkanı’na sormaya kalkan; 

Üstelik bu yalana bağlı çelişkili açıklamaları ‘çok üzüldüm, utandım’ duygusu vererek örtmeye çalışan biri İstanbul’un yerel iktidarının başında! 

Gözü de CHP Genel Başkanlığı, hatta Cumhurbaşkanlığı’nda. 

Ama son CHP İl Kurultayı’nda CHP delegeleri son sıralara koyarak ‘güvenlerini’ göstermiş. 

Öfke ve tutarsızlığını belki buraya bağlamak gerekiyor. 

Mustafa Kartoğlu Diğer Yazıları