Yazarlar

Mustafa Kartoğlu

Mustafa Kartoğlu

mustafa.kartoglu@aksam.com.tr

Başbuğ FETÖ'yü hala 'türban'la izah ediyorsa

Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ, “FETÖ’nün siyasi ayağı” olarak 25 Haziran 2009’da ‘sivillerin, askeri mahkemelerin yetkisindeki bir suçu işlemesi halinde sivil mahkemede yargılanmalarına’ imkan veren yasa önerisinde bulunanları işaret etmesi tartışılıyor. 

Önerinin sahibi AK Parti’den açıklamalar yapıldı. 

Buna girmeyeceğim. 

Ancak Başbuğ’un diğer sözlerine baktığımda, ‘hâlâ’ bazı temel konuları tutuculukla değerlendirdiğini gözlemliyorum. 

Başbuğ’un FETÖ’ye ilişkin tespitleri şöyle: 

“Gülen örgütünün TSK içinde de endişe edilir bir boyuta geldiğinin farkındaydım. Elimde isim yoktu, MİT’ten TSK’da şu FETÖ’cüdür diye isim istedim, gelmedi. Ne denildi; ete kemiğe (isim) bürünmüş bilgi verilemedi.” 

“Karşımızda sosyal bir olay var. Sosyal olaya bilimsel yaklaşarak sonuç alabiliriz. Ne yazık ki bunu hükümetler yapamadı.” 

“Geçmişte hatalar oldu. Kızlarımızın üniversitede türban takmasına karşı çıkılması, dönemin başbakanın (Erdoğan) eşinin GATA’ya alınmaması yanlıştı.” 

“Şu an ilkokul çocuklarının türban takması da o kadar yanlış.” 

“Biz (örgütün) ekonomik gücü var, siyaseti paylaşmak isteyecek dediğimizde bize ‘ama bunların silahı yok ki’ diyenler şimdi ‘yanıldık’ dediler.” 

“Bizim istediğimiz bir daha böyle şeyler yaşanmasın. O dönemde bize siyasi destek gelseydi bu noktaya gelmeyebilirdik.”

***

Başbuğ, “Bu örgüt TSK’da da yapılanmıştır. Ekonomik gücü ve devlette yapılanmışlığı varsa siyaseti de paylaşmak isteyecektir. Başörtüsü yasağı, Başbakanın (Erdoğan) eşinin GATA’ya alınmaması yanlıştı. Bir daha böyle şeyler yaşanmasın” derken haklıdır. 

Ancak, sözü “Şu an ilkokul çocuklarının türban takması da o kadar yanlış”a bağlaması isabetsiz. 

Zira FETÖ TSK’ya veya devlete ‘çocukları başörtüsüyle okula başlatıp yetiştirerek’ sızmadı; aksine o dönemde TSK’daki başörtüsü ve dindarlık karşıtlığını kullandı; ‘namaz kılıyor, eşi başörtülü’ diye kendinden olmayan muhafazakar, vatansever subayları kumpasladı, yerlerine TSK’ya sızdırmak için kurduğu ‘Atatürkçü ve laik’ okullarda yetiştirdiği ‘eşleri başörtüsüz’ adamlarını yerleştirdi. 

Başbuğ’un hâlâ bunun farkına varmaması, FETÖ’yü hala ‘türban’la özdeşleştirmesi şaşırtıcıdır. 

Aslında tam da bu yüzden; ‘o dönemde beklediği siyasi destek’ gelmemiştir. Zira gelseydi; TSK’da ve 27 Nisan 2007’de olduğu gibi dışarıda başörtüsü ve başörtülü çocuk avına çıkacak; ‘renklendirilmiş’, araziye uymuş FETÖ’cülere dokunulmayacaktı.

***

Başbuğ’un ikinci yanılgısı/çelişkisi, FETÖ ile ilgili ‘sosyal bir olay’ saptaması. 

FETÖ bir sosyal olay olsaydı, öncelikle kendisi ‘TSK içine sızmış isim’ aramazdı. 

Bu da hâlâ örgütü bir ‘dini cemaat’ olarak değerlendirme yanılgısının sonucu.

***

Başbuğ’un olan bitenden ‘hükümetleri’ sorumlu tutması, hükümetin ‘yanıldık’ özeleştirisini buna dayanak yapması da sorunlu. 

Bu, makamının gerektirdiği sorumluluklardan ve kendi yanılgılarıyla yüzleşmekten kaçınmaktır. 

“Bir daha bunlar yaşanmasın” düşüncesiyle yapılan tespit ve eleştirilere ‘asla’ kulak tıkanmamalıdır; ancak kişisel veya kurumsal tutuculuk bu amaca hizmet etmez.

SİYASETİN ADALETİ 

ABD Başkanı Donald Trump, azil talebiyle yargılandığı Senato’da beklendiği gibi Cumhuriyetçi Partili senatörlerin oylarıyla aklandı. 

Trump ‘zafer’ dedi; Trump aleyhine oy veren Demokratlar’ın Temsilciler Meclisi lideri Nancy Pelosi ise Cumhuriyetçiler’i “Anayasaya ihanet”le suçladı ve “Başkan Amerikan demokrasisine tehdit oluşturmaya devam ediyor” dedi. 

1998’de de Demokrat Partili Başkan Bill Clinton ‘Monica skandalı’ndan ‘Demokratlar’ın oylarıyla’ aklanmıştı. 

Bizdeki tartışmaları hatırlatıyor. 

Muhalefet ‘siyaseten aklama’yı reddediyor, iktidar da suçlamanın ‘siyasi’ olduğunu gerekçe gösteriyor. 

İkisi de ‘siyasi’ ise bu sonuca ‘adalet’ diyoruz!

BAŞBUĞ’A SORULMAYANLAR 

- FETÖ’nün TSK içinde endişe edilir boyuta geldiğinin ‘isim bilmeden’ nasıl farkına vardınız? 

- MİT’ten “TSK’da şu FETÖ’cüdür” diye isim istemeden önce emriniz altındaki Genelkurmay İstihbarat ve Jandarma İstihbarat’tan isim istemeniz gerekmez miydi; istediniz mi? 

- MİT’in isim vermesi için TSK içinde istihbarat yapmış olması gerekir; böyle bir yetkisi var mıydı? 

- MİT isim vermeyince, ‘FETÖ oraya da sızmış olabilir’ diye -ki sızmıştı- dönüp Genelkurmay İstihbarat ve Jandarma İstihbarat’tan isim istediniz mi? 

Mustafa Kartoğlu Diğer Yazıları