Yazarlar

Mustafa Kartoğlu

Mustafa Kartoğlu

mustafa.kartoğlu@aksam.com.tr

Adam 'demedim' demiyor ama medyası 'demedi' diye ısrarlı!

CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkan adayı Ekrem İmamoğlu, Ordu-Giresun Havaalanı’nda VIP salonunda yaşananlarla ilgili
‘4 gün’ konuşmadı. 

Ama ‘adına konuşanlar’ ortaya çıktı. 

CHP yöneticilerini, milletvekillerini anlamak mümkün. 

Ama gazeteci, sanatçı vb grubuna ne demeli? 

Görüntüler yayınlanana kadar ‘öyle demedi’ dediler. 

Valiye ‘it’ dediği görüntüler yayınlanınca ‘montaj’ dediler. 

Bazıları ‘öyle demediği kanıtlandı’ demeye bile ar etmedi! 

Ama İmamoğlu sustu. 

Çünkü ağzından çıkanı en iyi o biliyordu. 

‘Tatile’ çekildi. 

Nasıl toparlayacağını çalıştı. 

VIP tartışmasının iki boyutu vardı: 

1- Kendisini VIP meraklısı gösteriyordu. Üstelik 31 Mart’tan hemen sonra ‘mazbata’ ısrarı, seçimin iptalinden sonra da kendini ‘seçilmiş başkan’ diye nitelemesi de bunu güçlendiriyordu. 

2- Sinirlerine hakim olamayan bir siyasetçi profili ortaya çıkıyordu. Vatandaşla girdiği polemikler, yanaklara dokunmalar gibi öfkeli tavırlar da bu durumu pekiştiriyordu. 

‘Tatil’de halkla ilişkiler danışmanlarıyla toplantılar yapıldı. 

Cumartesi günü bazı TV kanallarında ‘gülümseyen’ kampanya reklamları çıkmaya başladı.

***

Pazar günü de basın toplantısı yaptı. 

Soruldu: 

“VIP’de ‘Bu vali afedersiniz itlik yapmıştır, kendisine aynen iletin’ cümlesi ağzınızdan çıktı mı? Çıktıysa özür dileyecek misiniz?” 

İmamoğlu, cevap vermeye Karadeniz mitinglerinde sesinin nasıl kısıldığından başladı, ‘cümleleri yarım yarım söyleyebildiğine’  kadar getirdi. 

Topu, kendisine eşlik eden CHP yöneticileri ve milletvekillerine attı; “Ben nereden gireceğimi nereden çıkacağımı takip edecek değilim. İl başkanları, milletvekilleri var ve o insanlar bizim rotamızı çizer.” 

“Bana kalsa VIP’ye gitmezdim, onlar götürdü”ye taşıdı konuyu. 

Sonra valiyi ‘tuzak kurmakla’ suçladı. Hakarete girmedi. 

Gazeteciler ‘tekrar’ sordu. 

İmamoğlu da, “Valinin basitliğine, gereken ifademle orada işarette bulundum. Polisin ne anladığı, ne anlamadığı beni ilgilendirmiyor” dedi. 

Gazeteciler bunu ‘doğru’ anladı; ‘özür’ü hatırlattı. 

İmamoğlu özür dileyemedi. 

“Ne için özür” diye soruyla karşılık verdi. 

Sonra da “Bize yaptığı tuzaktan dolayı Vali Bey bizden özür dileyebilir” dedi.

***

“Ben açık, şeffaf biriyim” diyen bir siyasetçinin, söylediği bir sözü laf kalabalığıyla ‘gizlemeye çalışması’ akıllıca bir tutum değil. 

“Evet, dedim. O ruh haliyle kızdım, söylendim” demenin bir tutulur tarafı vardır. 

Ama “Valinin basitliğine, gereken ifademle orada işarette bulundum” gibi bir cümleyi ilkokul 1’deki kızım kursa gelecekteki eğitim hayatından endişe ederim! 

Netice; 

‘Delikanlılık’ da, dürüstlük ve şeffaflık kadar önemli bir haslettir.

***

Medyada ‘siyasi sınıflandırma’yı sevmem, hiç de yapmadım. 

Ama her habere ‘AKP medyası’ veya ‘yandaş ... gazetesi’ diye başlayan üç gazeteden biri İmamoğlu’nun “Valinin basitliğine, gereken ifademle orada işarette bulundum” cümlesini ‘yok’ sayarak, “Yalanlar çabuk çöktü” sürmanşeti atabildi! 

Diğer ikisi -en azından- gerçeğe aykırı başlık atmak yerine bu cümleyi görmezden gelmekle yetindi! 

Enteresan bir ‘yandaş olmayan gazetecilik’ tablosu... 

Herkes kendine yakışanı yapar 

İzlanda, havalimanında Türk Milli Takımı’nı saatlerce bekleterek ‘küçük’ bir tavır sergiledi. 

Buna verilecek karşılık ‘İzlanda ölçeği’  ile aynı düzeyde olmamalı. 

Doğrusu, karşılığı sahada vermek. 

Ama çuvaldızı başkasına batırırken kendimizi de ‘iğneyle’ bir yoklamamız gerek. 

Konya’da Fransa’yı 2-0 yendiğimiz maçta Fransız Milli Marşı okunurken ıslıklamak da ‘büyük’ bir tavır değildi. 

Bu ‘ıslık çetesi’nin, sahaya yabancı madde atanlar gibi cezalandırılması gerekir. 

Zira sahaya attıkları bu ‘yakışıksızlık’ da Türk Milleti’ne yabancıdır. 

Mustafa Kartoğlu Diğer Yazıları