Yazarlar

Mustafa Kartoğlu

Mustafa Kartoğlu

mustafa.kartoglu@aksam.com.tr

1998'de Suriye'ye yapılan Öcalan uyarısı gibi...

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, NATO zirvesi sonrası gazetecilerin “FETÖ firarisi Adil Öksüz ile ilgili bir gelişme var mı?” sorusuna verdiği cevaplar önemli. 

Gazeteciler ‘hangi ülkede’ diye merak ediyorlardı. 

Erdoğan ‘isim’ vermedi. 

“Malum, şu anda bunlar değişik ülkelerde seyrüseferdeler, dolaşıyorlar. Bakıyorsun sesi Belçika’dan geliyor, bir bakıyorsun Yunanistan’dan geliyor, bakıyorsunuz Almanya’dan geliyor...” dedi. 

‘Onlar kendini biliyor’ mesajını verdi. 

Ardından da, “Bölücü terör örgütünün başı nasıl getirildiyse bunları da böyle bir operasyonla getirme durumu söz konusu olursa şüphesiz ki iş çok daha rahat olacak. Bazı ülkeler iade ediyor, bazılarıyla görüşüyoruz. Adreslerine kadar kendilerine bildiriyoruz” diye ekledi. 

HHH 

1998’de terör örgütü PKK’nın elebaşı Abdullah Öcalan, Suriye’de barınıyordu. 

Önce dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Atilla Ateş, ardından da Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Suriye’den ismiyle bahsederek, PKK’yı korumamasını ve Öcalan’ı iade etmesini istedi. 

Dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz da, “Hükümetin Suriye’ye karşı her türlü caydırıcı tedbirin alınması kararı verdiğini” açıkladı. 

Baba Beşşar Esad, önce Türkiye’ye kafa tuttu ama Öcalan’dan ülkeyi terk etmesini istedi. 

Öcalan, önce Yunanistan’a uçtu; ancak havalimanından çıkarılmadı. 

Rusya’ya geçti; burada da barındırılmadı. Belarus’tan siyasi sığınma istedi, kabul edilmedi. 

Kıbrıs Rum Yönetimi ile temas kurdu; olmadı. 

En son İtalya’ya gitti. 

Türkiye, bütün yolculuğu adım adım takip etti; bütün ülkeleri sıkıştırdı. 

ABD de Türkiye’ye destek verdi. 

İtalya daha fazla dayanamadı, Öcalan’ı yeniden Rusya’ya gönderdi. 

Ancak Rusya tutumunu değiştirmedi. 

Öcalan, Avrupa’da barınamayacağını anlayınca Kenya’ya gönderildi; Yunanistan Büyükelçiliği’ne sığındı. 

Türkiye, elçilikten çıkarılması ve bir operasyonla alınması için ABD ve Yunanistan’la görüştü. 

Sonunda, işin ‘usuletle’ yapılmasında karar kılındı. 

Ve Yunan yetkililerin ‘daha güvenli bir yere götürülme’ vaadiyle bindirildiği uçakla Türkiye’ye getirildi. 

***

Erdoğan, dünkü açıklamalarıyla bugün FETÖ elebaşlarını koruyan ülkelere, zamanında Suriye’ye verilen mesaja benzer bir mesaj verdi. 

Ben bu mesajı “Teröristleri iade edin. Biz gelip alırsak rezil olursunuz. Ülkenizden çıkarın, kendilerine yer ararken en zayıf halkada biz bulup alırız” diye okudum. 

Muhatapları benden iyi okumuştur. 

NATO TERÖR VURGUSUNU GENİŞLETTİ 

NATO zirvesi sonuç bildirgesinde, “Terörizm bütün türleri ve tezahürleriyle hepimiz için tehdit olmaya devam ediyor” ifadesi yer aldı. 

2018 zirvesinin bildirisinde, “Türkiye’ye yönelik tehditlere karşı önlemleri artıracağız. Terörle mücadelede dayanışma içindeyiz” denilmişti. 

Bu kez genişletildi. 

Terör örgütü PYD/YPG’ye atıf yapılmadı. 

Ama bu örgütün “PKK’dan ayrı olmadığı” NATO belgelerinde var. 

NATO’ya bağlı Terörizmle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi’nin hazırladığı 2016 raporu en yakın tarihli. 

Başlığı şu: 

“Dead Men Tell No Lies: Using Killed in Action Data to Expose the PKK’s Regional Shell Game/Ölüler Yalan Söylemez: PKK’nın Bölgesel Kılıf Oyununu Açığa Çıkarmak İçin Ölü Verileri Kullanmak.” 

Araştırmayı yapan uzmanlar Andrew Self ve Jared Ferris, YPG’nin PKK ile ‘aynı örgüt’ olduğunu; örgütün ölüm ilanı yayınladığı 2 bin 96 teröristin bilgilerini inceleyerek ortaya koydu. 

Rapor özetle şöyle diyor: 

YPG’de Türkiye’den PKK’ya
katılanlar çoğunluktadır. 

PKK, PYD ve (İran kolu)

PJAK, Kandil’den yönetiliyor.

 PKK, PYD’nin silahlı kolu

YPG’ye iki bin militan gönderdi. 

YPG’nin kurucu komutanı Khebat Derik, PKK’nın kurucu üyesi ve kıdemli bir komutanıdır. 

***

Mayıs 2018’de NATO Parlamenter Asamblesi raporunda, PYD/YPG’nin, PKK’nın Suriye kolu olduğu açıkça belirtildi. 

Kanıt aranacaksa daha fazlası NATO üyesi ülkelerin istihbarat servislerinde var. 

Mustafa Kartoğlu Diğer Yazıları