Yazarlar

Markar Esayan tüm yazıları

Siyasetin en önemli icrası kanımca öncelikle umut ve beklenti yaratmasıdır. Bu umut ve beklentiler şüphesiz gerçeklikten kopuk veya bir aldatmacalar serisi olmamalıdır. Geçmişte biliyorsunuz “üç anahtar” gibi hayaller satılmıştı. Bazıları ise erken emeklilik gibi sözleri gerçekten tutmuş ama ülke gerçeklikleriyle uyumlu olmadığı için sosyal sigorta sistemi sakatlanmış, sigortalı ve emekliler insan onuruna aykırı şartlarda yaşamaya mahkûm edilmişti. 

AK Parti iktidara geldiğinde özellikle popülist söylem ve vaatlerden uzak durdu. Ancak bu hizmet üretmemek anlamına gelemezdi. Halkın ekonomik ve siyasi beklentileri vardı. Bu beklentileri karşılamak için kaynak yaratmak gerekiyordu. Bu kaynak sıkı bütçe disiplini, doğru yönetişim ve ülke kaynaklarının harekete geçirilmesiyle yaratıldı. AK Parti’nin başarısının altında yatan beşeri sihir, halkın beklentilerinin siyasete tahvil edilmesi ve bunların rasyonel bir akılla gerçekleştirilebilmiş olmasıydı. 

Bugün bunca yıllık iktidar döneminden, bunca badireden sonra, AK Parti’nin hâlâ bu noktada tek adres olması, bu özelliğini korumuş olmasındandır. 17/25 Aralık ve 10 Ağustos saldırılarının AK Parti’nin bu özelliğini budamaya ve haliyle halk teveccühünü sarsmaya dönük olduğunu izlemekteyiz. 

Oysa CHP’ye baktığımızda anti-siyaset tavrının öne çıktığı görülüyor. İlkesiz, halksız ve eklektik bir kanalda HDP, İYİ Parti ve Saadet ile birleşmiş gözüküyorlar. Seçmenleri için beklenti ve ümit yaratmama konusunda sanki söz birliği yapmış gibiler. 

Hatta CHP/HDP zihniyetinde seçmenlere umut vermek demek, mücadeleden vazgeçmek, AK Parti’ye meşruiyet sağlamak ve normalleşmenin kapısını aralamak demek. Bundan adeta nefret ediliyor. Seçmenler sürekli öfkeli, ümitsiz tutulmak isteniyor. Öyle ki, Kılıçdaroğlu ve HDP’nin sık sık yaptığı gibi sokağa çağrılardan sonuç alınabilsin. Venezuela örneklerinin ağızlarının suyu akarak izlenmesi, bu aşırı Amerikancılık da bu yüzden. 

Dolayısıyla, ne CHP, ne HDP, ne İP ne de Saadet esasen birer siyasi parti. Herhangi bir projelerinin, takip ettikleri bir programın, ülke bekası ile hassasiyetleri veya ilgilerinin olmaması tesadüf değil. Çünkü güdümlü füzeler gibi, Erdoğan ve AK Parti’yi alaşağı etmeye programlanmışlar, gerisi tufan. Bir siyasi parti şüphesiz iktidarı hedefler, ama bunların lego gibi bir araya gelmelerinin hedefi ülkeyi yönetmek değil, yönetilemez hale getirmek. 

O yüzden, düşman siyasetinin bitmesi, normalleşmenin başlaması için bu zihniyetin tarih önünde ve bizzat kendi seçmenleri tarafından tasfiye edilmeleri gerekiyor. Bunu bu ittifakın doğal tabanları dışındaki bir sosyoloji yapamaz. Erdoğan ve AK Parti onları demokratik biçimde sürekli mağlup ederek bu işin kendi kısmına düşeni yapıyor zaten. 

31 Mart bu açıdan da çok önemli olacak. Bu yoldan çıkmış, legoya dönüşmüş “şeyler”i birbirinden ayırmak ve onlara yeni bir başlangıç yapma fırsatı vermek için bu seçimleri halkımız çok iyi kullanmalı. 

Markar Esayan Diğer Yazıları