Trabzonspor ilk 11’i açıklandığında, ‘acaba’larla dolu olsa da, uzun süre gururla anlatılacak bir ‘başarı hikayesi’ni düşünmüştür Türk sporseverler. Ama en çok da “o maç bu maç mı?” sorusunu sorarak muhtemelen! Mesela; 3-1’lik galibiyetin rövanşında AEK Atina karşısına, üstelik sahasında defans hariç sakat hali ile Abdülkadir Ömür’ü, yorgun Sosa’yı oynatacak kadar işe ciddi sarılan Ünal Karaman’ın, dün matematiksel olarak devam eden umudu tamamen görmezden gelmesine, ligi düşünürsek hak verilebiliriz bir ölçüde. Sakatlıklar büyük handikap tabii ki ama, kulübün marka değeri, ülke puanı konusuna gözünü kapatmış belli ki Karaman! En azından ileride top tutacak, panik yapmayacak numunelik bir kişi olmalıydı 11’de kesinlikle. Liderlik yapacak, sorumluluk alacak kimse yoktu ve mücadelelerine saygı duyduğumuz gençlerin birkaç saniyede tamamlanan her atağının ardından oyun Trabzonspor yarı alanına yığıldı, hatalar ve goller böylece geldi. Tüm iyi niyetlerini, çabalarını, hatta beklenenin üzerinde girdikleri pozisyonları da alkışlayalım ama birbirleriyle oynama alışkanlığı olmayan tecrübesiz bir ekipten, ciddiyetle maça çıkan Krasnodar karşısında beklenen sadece mucizeydi, olmadı. Son bölümde oyuna giren tecrübeli isimlerse her haliyle, kulübeden aldıkları enerji ile “Hoca zaten umutsuz, zorlamayalım” modundaydı!