lokmandag@gmail.com
Batı Karadeniz’in incisi
Bartın’ın keşfedilmiş hazinesi
Denize doğru uzanmış bir burun
Burun iki yakasında güvenli limanlar
Tarihe meydan okuyan çekiciliği ile Amasra sen bir ince tanesisin…
Fatih Sultan Mehmed Han’ı hafızalara kazınan o sözleri geldi aklıma, “Lala, lala Çeşm-i Cihan bu mu ola?” eğer şehre eski yoldan giderseniz Fatih’in ne demek istediğini o zaman anlayacaksınız. Yukarıdan bakıldığında bir göze benziyor adeta büyüleyici bir yer gibi…
Bartın elbette Batı Karadeniz’de gitmemiz gereken en güzel şehirlerimizden, huzurlu, sakin, kendinizi özel hissettirecek bir yer… Şöyle düşünün öyle sakin bir şehir ki; ana haber bültenlerine neredeyse hiç konu olmaz, ama gazetelerin seyahat sayfalarını hep süsler…
Bazı ilçeler vardır illerin önüne geçer, mesela Bodrum, Marmaris, Çeşme gibi onları ili ile söylemezsin, İşte Amasra’da öyle bir ilçe, deniz kenarında şirin huzurlu bir balıkçı kenti…Hazırsanız haydi gezmeye çıkalım…
AMASRA KALESİ’NE YOLCULUK
Uzaktan bakıldığında orta çağ avrupası dönem filmi çekilecek harika bir yapı… Tam bir karpostal gibi duruyor. Şehrin simgesi durumunda oraya çıkıpta şehri izlememek olmaz elbette… Aslında iki kale var, biri Boztepe’deki “Sormagir Kalesi” diğeri ise Zindan Kalesi olarak biliniyor. Kent savunması için yapılmış. Anadolu ve Rumeli Hisarı gibi düşünün…
Amasra Kaymakamlığı’nın yaptırdığı bir tanıtım filmi ile aşık olmuştum o huzur adresine… İçimden “Orada olmalıyım.” Dedim. Sahili, pilajları, tarihi, köprüsü, adacıkları kendini aşık ettiriyor… Yaz aylarında şehrin girişinde kilometrelerce kuyruk oluşuyor. Doğru zamanında gitmek gerekiyor…
KEMER KÖPRÜSÜ
Aslında Amasra’yı ana karaya bağlayan önemli yapı, Ağlayan Ağaç’a da buradan gitmeniz gerekecek. Yani Zindan Adası ve Amasra’yı birbirine bağlıyor. Bir çok kez orarılan köprü en son 2016’da tadilat gördü… Romalılar tarafından yaptırılan köprüde fotoğraf çekilmek paha biçilmez. En çok gezilen yer olduğundan şüphem yok. Biraz daha yukarıdan fevkalade bir manzarası var… Tıpkı Mostar köprüsü gibi, sadece ücret karşılığı köprüden suya atlayanlar yok o kadar ya da belki ben göremişimdir.
DİREKLİ KAYA
Denizin ortasında eski bir aydınlatma ve gözetleme kulesi, Cenevizliler zamanından kalma, zaten genelde deniz kıyılarındaki yapılarımızın bir çoğu Cenevizlilerin bize armağanı… Buradan denize girenler bir hayli şanslı çünkü ilçenin ne güzel denize girilen yeri, ayrıca sırf gün batımı için gelen çiftler var. Buradan gün batımını izlemek harika…
BALIK SALATASI HARİKA
Amasra’ya gelmişsiniz elbette balık keyfi yapacaksınız. Birininden şirin ve güzel restoranlar var. Eski bir balıkçı kasabası olduğu için, balıkları da bir hayli lezzetli. Ama “Ne yemeli?” Diye soracak olursanız elbette mevsiminde taze balık salatası… Tadına doyamadığım lezzetlerden biri bana göre... Yer ismi vermeyeceğim herhangi birinde yiyin pişman olmayacaksınız.
ÇEKİCİLER ÇARŞISI’NDA KAYBOLMAK
Büyük Limana sırtınızı verdiniz mi doğru Çekiciler Çarşı’sına gideceksiniz. Çarşının girişinde sizi şehrin kurucusu Amastris’in heykeli karşılayacak .Oradan doğru gezmeye… Eskiden bu çarşıda yöreye özgü ahşapların yapıldığı küçük dükkanlar vardı. Şimdi daha da büyümüş… Güzel fotoğraflar yakayalabilirsiniz. Sevdiklerinize hediyelik eşyalar almayı da unutmayın…
Herkesin dilinde aynı şey yaz aylarında değil daha çok Mart sonu Nisan başında havalar ısınmaya başladığında ya da sonbarda Eylül ayında sessiz, sakin ve huzurlu oluyormuş benden söylemesi…
AĞLAYAN AĞAÇ EFSANESİ
Anadolu’nun bir çok ilinde buna benzer mitoloji vardır. Ağlayan ağaç, ağlayan kaya, gelin tepesi gibi… Ama bu efsanenin başka bir özelliği var. Denizden ve havadan topladığı nemi bünyesinde toplayan selvi ağacı ilkbahar aylarında gözyaşı damlaları gibi dışarıya atıyormuş. Ortaya da harika bir görüntü çıkıyormuş. Ben oradayken şahit olamadım ama görenler ballandıra ballandıra anlatıyor.
Bir sonbahar günü görüşmek dileği ile hoşça kalın…